تَخَاصُم
38:64
تَخَاصُمُ
teḣāSumu
tartışmasıdır
İsim
Tefâ’ul Kalıbı
İsim Fiil
Eril
Merfû` İsim
إِنَّ ذَٰلِكَ لَحَقٌّ تَخَاصُمُ أَهْلِ النَّارِ
İnne zâlike le hakkun tehâsumu ehlin nâr(nâri).
İşte bu, kesin gerçektir. Ateş halkının çekişmesi gerçekleşecektir.
|
خَصْم
22:19
خَصْمَانِ
ḣismāni
iki hasım taraf
İsim
Eril, İkil
Merfû` İsim
هَٰذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا فِي رَبِّهِمْ ۖ فَالَّذِينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍ يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُءُوسِهِمُ الْحَمِيمُ
Hâzâni hasmânihtesamû fî rabbihim fellezîne keferû kuttıat lehum siyâbun min nâr(nârin), yusabbu min fevkı ruûsihumul hamîm(hamîmu).
İşte şu iki hasım, Rableri hakkında çekişip durmuşlardır. Sonuçta küfre sapanlar için ateşten giysiler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülmektedir.
|
خَصْم
38:21
الْخَصْمِ
l-ḣismi
davacıların
İsim
Eril
Mecrûr İsim
وَهَلْ أَتَاكَ نَبَأُ الْخَصْمِ إِذْ تَسَوَّرُوا الْمِحْرَابَ
Ve hel etâke nebeul hasm(hasmi), iz tesevverûl mihrâb(mihrâbe).
Geldi mi sana, o çekişme hikâyesinin haberi? Hani, o hasımlar, duvarı aşarak mihraba ulaşmışlardı.
|
خَصْم
38:22
خَصْمَانِ
ḣismāni
biz iki davacıyız
İsim
Eril, İkil
Merfû` İsim
إِذْ دَخَلُوا عَلَىٰ دَاوُودَ فَفَزِعَ مِنْهُمْ ۖ قَالُوا لَا تَخَفْ ۖ خَصْمَانِ بَغَىٰ بَعْضُنَا عَلَىٰ بَعْضٍ فَاحْكُمْ بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَلَا تُشْطِطْ وَاهْدِنَا إِلَىٰ سَوَاءِ الصِّرَاطِ
İz dehalû alâ dâvûde fe fezia minhum kâlû lâ tehaf, hasmâni begâ ba’dunâ alâ ba’dın fahkum beynenâ bil hakkı ve lâ tuştıt vehdinâ ilâ sevâis sırât(sırâtı).
Davûd´un yanına girmişlerdi de onlardan korkmuştu. "Korkma!" dediler, "biz iki davacıyız. Birimiz ötekinin hakkını çiğnedi. Şimdi sen, aramızda hak ile hükmet, adaletsizlik etme. Bizi yolun denge noktasına ilet.!"
|
خَصِمُون
43:58
خَصِمُونَ
ḣaSimūne
kavgacı
Sıfat
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
وَقَالُوا أَآلِهَتُنَا خَيْرٌ أَمْ هُوَ ۚ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلًا ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُونَ
Ve kâlû e âlihetunâ hayrun em huve, mâ darebûhu leke illâ cedelâ(cedelen), bel hum kavmun hasımûn(hasımûne).
Dediler ki: "Bizim tanrılarımız mı hayırlı, o mu?" Bunu sana sadece çekişme olsun diye örnek verdiler. Çekişmeyi seven bir toplumdur onlar.
|
خَصِيم
2:204
الْخِصَامِ
l-ḣiSāmi
hasımların
İsim
Eril, Çoğul
Mecrûr İsim
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُعْجِبُكَ قَوْلُهُ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيُشْهِدُ اللَّهَ عَلَىٰ مَا فِي قَلْبِهِ وَهُوَ أَلَدُّ الْخِصَامِ
Ve minen nâsi men yu’cibuke kavluhu fîl hayâtid dunyâ ve yuşhidullâhe alâ mâ fî kalbihî, ve huve eleddul hısâm(hısâmi).
İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve o, kalbindekine Allah´ı tanık tutar. Oysa ki o, düşmanların en yamanıdır.
|
خَصِيم
4:105
خَصِيمًا
ḣaSīmen
savunucusu
İsim
Eril, Tekil
Mansûb İsim
Belirsiz
إِنَّا أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللَّهُ ۚ وَلَا تَكُنْ لِلْخَائِنِينَ خَصِيمًا
İnnâ enzelnâ ileykel kitâbe bil hakkı li tahkume beynen nâsi bimâ erâkallâh(erâkallâhu), ve lâ tekun lil hâinîne hasîmâ(hasîmen).
Kuşku yok ki, biz bu Kitap´ı sana, insanlar arasında Allah´ın sana gösterdiği ile hükmedesin diye hak olarak indirdik. Sakın hainlere yardakçı olma!
|
خَصِيم
16:4
خَصِيمٌ
ḣaSīmun
bir hasım (olup çıktı)
İsim
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
خَلَقَ الْإِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُبِينٌ
Halakal insâne min nutfetin fe izâ huve hasîmun mubin(mubînun).
İnsanı bir spermden yarattı. Bir de bakmışsın insan, açıkça kafa tutan bir hasım oluvermiştir.
|
خَصِيم
36:77
خَصِيمٌ
ḣaSīmun
bir hasım
İsim
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
أَوَلَمْ يَرَ الْإِنْسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِنْ نُطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُبِينٌ
E ve lem yerel insânu ennâ halaknâhu min nutfetin fe iza huve hasîmun mubîn(mubînun).
Görmedi mi insan, kendisini bir spermden yarattığımızı! Bir de bize açık bir hasım kesilmiştir o.
|
خَصِيم
43:18
الْخِصَامِ
l-ḣiSāmi
mücadelede
İsim
Eril, Çoğul
Mecrûr İsim
أَوَمَنْ يُنَشَّأُ فِي الْحِلْيَةِ وَهُوَ فِي الْخِصَامِ غَيْرُ مُبِينٍ
E ve men yuneşşeu fîl hılyeti ve huve fîl hısâmi gayru mubîn(mubînin).
Süs içinde yetiştirilen, fakat çekişme ve savaşta yetersiz kalanı, öyle mi?
|
ٱخْتَصَمُ
3:44
يَخْتَصِمُونَ
yeḣteSimūne
birbirleriyle çekiştikleri
Fiil
İfti’al Kalıbı
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
ذَٰلِكَ مِنْ أَنْبَاءِ الْغَيْبِ نُوحِيهِ إِلَيْكَ ۚ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يُلْقُونَ أَقْلَامَهُمْ أَيُّهُمْ يَكْفُلُ مَرْيَمَ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يَخْتَصِمُونَ
Zâlike min enbâil gaybi nûhîhi ileyk(ileyke), ve mâ kunte ledeyhim iz yulkûne eklâmehum eyyuhum yekfulu meryeme, ve mâ kunte ledeyhim iz yahtesımûn(yahtesımûne).
Bu, gayb haberlerindendir ki, sana vahyediyoruz. Onlar, Meryem´in bakımını kimin üstleneceğini belirlemek için kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin. Çekiştikleri sırada da yanlarında değildin.
|
ٱخْتَصَمُ
22:19
اخْتَصَمُوا
ḣteSamū
çekişen
Fiil
İfti’al Kalıbı
3. şahıs, Eril, Çoğul
Geçmiş Zaman
هَٰذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا فِي رَبِّهِمْ ۖ فَالَّذِينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍ يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُءُوسِهِمُ الْحَمِيمُ
Hâzâni hasmânihtesamû fî rabbihim fellezîne keferû kuttıat lehum siyâbun min nâr(nârin), yusabbu min fevkı ruûsihumul hamîm(hamîmu).
İşte şu iki hasım, Rableri hakkında çekişip durmuşlardır. Sonuçta küfre sapanlar için ateşten giysiler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülmektedir.
|
ٱخْتَصَمُ
26:96
يَخْتَصِمُونَ
yeḣteSimūne
çekişerek
Fiil
İfti’al Kalıbı
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ
Kâlû ve hum fîhâ yahtesımûn(yahtesımûne).
Onun içinde birbiriyle çekişirlerken şöyle derler:
|
ٱخْتَصَمُ
27:45
يَخْتَصِمُونَ
yeḣteSimūne
birbiriyle çekişen
Fiil
İfti’al Kalıbı
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ فَإِذَا هُمْ فَرِيقَانِ يَخْتَصِمُونَ
Ve lekad erselnâ ilâ semûde ehâhum sâlihan eni’budûllâhe fe izâhum ferîkâni yahtesımûn(yahtesımûne).
Yemin olsun, Semûd´a da kardeşleri Sâlih´i, şunu tebliğ etmek üzere gönderdik: "Allah´a kulluk/ibadet edin." Bir de ne görelim, onlar birbiriyle boğuşan iki fırka oluvermişler.
|
ٱخْتَصَمُ
36:49
يَخِصِّمُونَ
yeḣiSSimūne
çekişip dururlarken
Fiil
İfti’al Kalıbı
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
مَا يَنْظُرُونَ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ
Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhıdeten te’huzuhum ve hum yahıssımûn(yahıssımûne).
Sadece korkunç titreşimli bir sesi bekliyorlar. Onlar çekişip dururlarken, o ses kendilerini enseleyecektir.
|
ٱخْتَصَمُ
38:69
يَخْتَصِمُونَ
yeḣteSimūne
tartıştıkları
Fiil
İfti’al Kalıbı
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
مَا كَانَ لِيَ مِنْ عِلْمٍ بِالْمَلَإِ الْأَعْلَىٰ إِذْ يَخْتَصِمُونَ
Mâ kâne liye min ilmin bil meleil a’lâ iz yahtesımûn(yahtesimûne).
"Onlar tartışırlarken, o yüce konsey hakkında benim hiçbir bilgim yoktu."
|
ٱخْتَصَمُ
39:31
تَخْتَصِمُونَ
teḣteSimūne
davalaşacaksınız
Fiil
İfti’al Kalıbı
2. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عِنْدَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ
Summe innekum yevmel kıyâmeti ınde rabbikum tahtasımûn(tahtasımûne).
Sonra siz, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.
|
ٱخْتَصَمُ
50:28
تَخْتَصِمُوا
teḣteSimū
çekişmeyin
Fiil
İfti’al Kalıbı
2. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ إِلَيْكُمْ بِالْوَعِيدِ
Kâle lâ tahtesımû ledeyye ve kad kaddemtu ileykum bil vaîdi.
Allah buyurdu: "Huzurumda çekişmeyin! Ben size uyarıyı çok önceden göndermiştim."
|