KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Kh-Ta-Be      خ ط ب 

To recite/deliver an exhortation or admonition to the people, ask or demand a woman in marriage, talk/speak/converse or discourse with one, address one face-to-face, accost one with speech or words, consult with one, decide a case/pass sentence/judge with evident demonstration or proof or testimony confirmed by oath, have something within one's reach or power, hold a dialogue, seek or desire to do a thing, give a sermon/speech/oration.

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 12 kez geçiyor.

Gövde(ler)

3 kez خَاطَبَ
3 kez خِطَاب
5 kez خَطْب
1 kez خِطْبَة

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


خَاطَبَ
[HyperLink1] 11:37     تُخَاطِبْنِي     tuḣāTibnī     bana hitap (dua) etme
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       2. şahıs, Eril, Tekil  Emir Kipi      
    

وَاصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا وَلَا تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُوا ۚ إِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ

Vasnaıl fulke bi a’yuninâ ve vahyinâ ve lâ tuhâtıbnî fîllezîne zalemû, innehum mugrekûn(mugrekûne).

Vahyimize bağlı olarak gözlerimizin önünde gemiyi yap. Ve zulmedenler hakkında benimle karşılıklı laf edip durma. Onlar, mutlaka boğulacaklardır.
 


خَاطَبَ
[HyperLink1] 23:27     تُخَاطِبْنِي     tuḣāTibnī     bana yalvarma
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Dişil, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

فَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِ أَنِ اصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَإِذَا جَاءَ أَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ ۙ فَاسْلُكْ فِيهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْ ۖ وَلَا تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُوا ۖ إِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ

Fe evhaynâ ileyhi enısnaıl fulke bi a’yuninâ ve vahyinâ fe izâ câe emrunâ ve fâret tennûru fesluk fîhâ min kullin zevceynisneyni ve ehleke illâ men sebeka aleyhil kavlu minhum, ve lâ tuhâtıbnî fîllezîne zalemû, innehum mugrakûn(mugrakûne).

Bunun üzerine biz, Nûh´a şöyle vahyettik: "Gözlerimizin önünde ve vahyimize uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelip tandır kaynayınca, ailenle birlikte her türden iki çifti gemiye sok. İçlerinden, haklarında daha önce hüküm verilmiş olanları dışta bırak. Zulmetmiş olanlar hakkında bana yakarıp durma. Onlar kesinlikle boğulacaklardır."
 


خَاطَبَ
[HyperLink1] 25:63     خَاطَبَهُمُ     ḣāTabehumu     kendilerine laf atarsa
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

وَعِبَادُ الرَّحْمَٰنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا

Ve ibâdur rahmânillezîne yemşûne alel ardı hevnen ve izâ hâtabehumul câhilûne kâlû selâmâ(selâmen).

Rahman´ın kulları, yeryüzünde böbürlenmeden/rahatsız etmeden yürüyen kişilerdir. Cahiller onlara hitap edince, "selam" derler.
 


خِطَاب
[HyperLink1] 38:20     الْخِطَابِ     l-ḣiTābi     konuşma
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَشَدَدْنَا مُلْكَهُ وَآتَيْنَاهُ الْحِكْمَةَ وَفَصْلَ الْخِطَابِ

Ve şedednâ mulkehu ve âteynâhul hikmete ve faslel hıtâb(hıtâbi).

Mülk ve yönetimini güçlendirmiştik. Kendisine hikmet ve hakla bâtılı ayıran söz etme yeteneği vermiştik.
 


خِطَاب
[HyperLink1] 38:23     الْخِطَابِ     l-ḣiTābi     konuşmada
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

إِنَّ هَٰذَا أَخِي لَهُ تِسْعٌ وَتِسْعُونَ نَعْجَةً وَلِيَ نَعْجَةٌ وَاحِدَةٌ فَقَالَ أَكْفِلْنِيهَا وَعَزَّنِي فِي الْخِطَابِ

İnne hâzâ ahî lehu tis’un ve tis’ûne na’ceten ve liye na’cetun vâhidetun fe kâle ekfilnîhâ ve azzenî fîl hıtâb(hıtâbi).

"Şu benim kardeşimdir. Kendisinin doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen, onu da bana ver dedi ve tartışmada bana galip geldi."
 


خِطَاب
[HyperLink1] 78:37     خِطَابًا     ḣiTāben     konuşamaya
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَٰنِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا

Rabbis semâvâti vel ardı ve mâ beynehumer rahmâni lâ yemlikûne minhu hitâbâ(hitâben).

Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir O! Rahman´dır. O´nun huzurunda söze cüret edemezler.
 


خَطْب
[HyperLink1] 12:51     خَطْبُكُنَّ     ḣaTbukunne     durumunuz
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

قَالَ مَا خَطْبُكُنَّ إِذْ رَاوَدْتُنَّ يُوسُفَ عَنْ نَفْسِهِ ۚ قُلْنَ حَاشَ لِلَّهِ مَا عَلِمْنَا عَلَيْهِ مِنْ سُوءٍ ۚ قَالَتِ امْرَأَتُ الْعَزِيزِ الْآنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ أَنَا رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِهِ وَإِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ

Kâle mâ hatbukunne iz râvedtunne yûsufe an nefsih(nefsihî), kulne hâşe lillâhi mâ alimnâ aleyhi min sû’(sûin), kâletimre’etul azîzil âne hashasal hakku ene râvedtuhu an nefsihî ve innehu le mines sâdikîn(sâdikîne).

Kral dedi: "Yûsuf´un nefsinden murat almak istediğinizde, derdiniz ne idi?" Dediler ki: "Allah şahit, biz onun hiçbir kötülüğünü bilmiyoruz." Aziz´in karısı dedi ki: "İşte şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onunla gönül eğlendirmek istemiştim. O, özü sözü doğru insanlardandı."
 


خَطْب
[HyperLink1] 15:57     خَطْبُكُمْ     ḣaTbukum     işiniz
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ

Kâle fe mâ hatbukum eyyuhel murselûn(murselûne).

"Amacınız nedir ey elçiler?" diye sordu.
 


خَطْب
[HyperLink1] 20:95     خَطْبُكَ     ḣaTbuke     senin amacın
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

قَالَ فَمَا خَطْبُكَ يَا سَامِرِيُّ

Kâle fe mâ hatbuke yâ sâmiriyy(sâmiriyyu).

Mûsa dedi: "Senin derdin neydi, ey Sâmirî?"
 


خَطْب
[HyperLink1] 28:23     خَطْبُكُمَا     ḣaTbukumā     sizin işiniz
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

وَلَمَّا وَرَدَ مَاءَ مَدْيَنَ وَجَدَ عَلَيْهِ أُمَّةً مِنَ النَّاسِ يَسْقُونَ وَوَجَدَ مِنْ دُونِهِمُ امْرَأَتَيْنِ تَذُودَانِ ۖ قَالَ مَا خَطْبُكُمَا ۖ قَالَتَا لَا نَسْقِي حَتَّىٰ يُصْدِرَ الرِّعَاءُ ۖ وَأَبُونَا شَيْخٌ كَبِيرٌ

Ve lemmâ verede mâe medyene vecede aleyhi ummeten minen nâsi yeskûn(yeskûne), ve vecede min dûnihimumreeteyni tezûdân(tezûdâni), kâle mâ hatbukumâ, kâletâ lâ neskî hattâ yusdirar riâu ve ebûnâ şeyhun kebîr(kebîrun).

Medyen suyuna ulaştığında, su başında halktan bir grup gördü. Hayvanlarını suluyorlardı. Biraz ötelerinde çekingen bir halde duran iki kadın fark etti. "Derdiniz nedir?" dedi. "Şu çobanlar çekilip gidinceye kadar biz hayvanlarımızı sulamayız. Üstelik babamız da ileri yaşta bir ihtiyardır." dediler.
 


خَطْب
[HyperLink1] 51:31     خَطْبُكُمْ     ḣaTbukum     göreviniz
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ

Kâle fe mâ hatbukum eyyuhel murselûn(murselûne).

İbrahim sordu: "Amacınız ne, ey elçiler?"
 


خِطْبَة
[HyperLink1] 2:235     خِطْبَةِ     ḣiTbeti     evlenme isteğinizi
 
İsim         Dişil    Mecrûr İsim    
    

وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا عَرَّضْتُمْ بِهِ مِنْ خِطْبَةِ النِّسَاءِ أَوْ أَكْنَنْتُمْ فِي أَنْفُسِكُمْ ۚ عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ سَتَذْكُرُونَهُنَّ وَلَٰكِنْ لَا تُوَاعِدُوهُنَّ سِرًّا إِلَّا أَنْ تَقُولُوا قَوْلًا مَعْرُوفًا ۚ وَلَا تَعْزِمُوا عُقْدَةَ النِّكَاحِ حَتَّىٰ يَبْلُغَ الْكِتَابُ أَجَلَهُ ۚ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي أَنْفُسِكُمْ فَاحْذَرُوهُ ۚ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ

Ve lâ cunâhe aleykum fîmâ arradtum bihî min hitbetin nisâi ev eknentum fî enfusikum, alimallâhu ennekum se tezkurûnehunne ve lâkin lâ tuvâıdûhunne sirran illâ en tekûlû kavlen ma’rûfâ(ma’rûfen), ve lâ ta’zimû ukdeten nikâhı hattâ yeblugal kitâbu eceleh(ecelehu), va’lemû ennallâhe ya’lemu mâ fî enfusikum fahzerûh(fahzerûhu), va’lemû ennallâhe gafûrun halîm(halîmun).

İddet bekleyen kadınlara evlenme isteğinizi dolaylı yoldan anlatmanızda veya böyle bir şeyi içinizde saklamanızda sizin için hiç bir günah yoktur. Allah bilmiştir ki, siz onları mutlaka anacaksınız, unutmayacaksınız. Bu sırada onlarla, örfün normal göreceği sözlerle konuşma dışında gizli bir buluşma için anlaşmayın. Ve zorunlu olan süre doluncaya kadar nikahı bağlamaya girişmeyin. Bilin ki Allah, benliklerinizin içindekini bilir. O´ndan sakının. Ve bilin ki Allah çok affedicidir, çok yumuşak davranışlıdır.