خُمُس
8:41
خُمُسَهُ
ḣumusehu
beşte biri
İsim
Eril
Mansûb İsim
وَاعْلَمُوا أَنَّمَا غَنِمْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَأَنَّ لِلَّهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبَىٰ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ إِنْ كُنْتُمْ آمَنْتُمْ بِاللَّهِ وَمَا أَنْزَلْنَا عَلَىٰ عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Va´lemû ennemâ ganimtum min şey´in fe enne lillâhi humusehu ve lir resûli ve li zîl kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîni vebnis sebîli in kuntum âmentum billâhi ve mâ enzelnâ alâ abdinâ yevmel furkâni yevmettekal cem´ân(cem´âni), vallâhu alâ kulli şey´in kadîr(kadîrun).
Doğru ile yanlışın ayrılış günü, iki topluluğun karşılaştığı gün, kulumuza indirmiş olduğumuza inanıyorsanız şunu bilin: Ganimet/kazanç olarak elde ettiğiniz şeylerin beşte biri Allah´a, resule, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışa aittir. Allah herşeye kadirdir.
|
خَمْسَة
3:125
بِخَمْسَةِ
biḣamseti
beş
İsim
Dişil
Mecrûr İsim
بَلَىٰ ۚ إِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا وَيَأْتُوكُمْ مِنْ فَوْرِهِمْ هَٰذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُمْ بِخَمْسَةِ آلَافٍ مِنَ الْمَلَائِكَةِ مُسَوِّمِينَ
Belâ in tasbirû ve tettekû ve ye’tûkum min fevrihim hâzâ yumdidkum rabbukum bi hamseti âlâfin minel melâiketi musevvimîn(musevvimîne).
İş, sanıldığı gibi değildir. Onlar, hemen şu anda üstünüze gelseler bile, eğer siz sabreder ve korunursanız, Rabbiniz sizi, üzerlerine nişan vurulmuş beş bin melekle destekler.
|
خَمْسَة
18:22
خَمْسَةٌ
ḣamsetun
beştir
İsim
Dişil
Merfû` İsim
Belirsiz
سَيَقُولُونَ ثَلَاثَةٌ رَابِعُهُمْ كَلْبُهُمْ وَيَقُولُونَ خَمْسَةٌ سَادِسُهُمْ كَلْبُهُمْ رَجْمًا بِالْغَيْبِ ۖ وَيَقُولُونَ سَبْعَةٌ وَثَامِنُهُمْ كَلْبُهُمْ ۚ قُلْ رَبِّي أَعْلَمُ بِعِدَّتِهِمْ مَا يَعْلَمُهُمْ إِلَّا قَلِيلٌ ۗ فَلَا تُمَارِ فِيهِمْ إِلَّا مِرَاءً ظَاهِرًا وَلَا تَسْتَفْتِ فِيهِمْ مِنْهُمْ أَحَدًا
Se yekûlûne selâsetun râbiuhum kelbuhum, ve yekûlûne hamsetun sâdisuhum kelbuhum recmen bil gayb(gaybi), ve yekûlûne seb´atun ve sâminuhum kelbuhum, kul rabbî a´lemu bi ıddetihim mâ ya´lemuhum illâ kalîl(kalîlun), fe lâ tumâri fîhim illâ mirâen zâhirâ(zâhiren), ve lâ testefti fîhim minhum ehâdâ(ehâden).
"Üç kişiydiler, dördüncüleri köpekleriydi." diyecekler. Şunu da diyecekler: "Beş kişiydiler, altıncıları köpekleriydi." Gaybı taşlamaktır/bilinmeyen şey hakkında atıp tutmaktır bu. Şöyle de derler: "Yedi kişidirler, sekizincileri de köpekleridir." De ki: "Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan, çok azdır." O halde, onlar hakkında yüzeysel bir tartışma dışında hiçbir çekişmeye girme. Onlar hakkında, konuşup duranlardan hiç kimseye bir şey sorma.
|
خَمْسَة
58:7
خَمْسَةٍ
ḣamsetin
beş kişi
İsim
Dişil
Mecrûr İsim
Belirsiz
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۖ مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوَىٰ ثَلَاثَةٍ إِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلَا خَمْسَةٍ إِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلَا أَدْنَىٰ مِنْ ذَٰلِكَ وَلَا أَكْثَرَ إِلَّا هُوَ مَعَهُمْ أَيْنَ مَا كَانُوا ۖ ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۚ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
E lem tere ennellâhe ya’lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), mâ yekûnu min necvâ selâsetin illâ huve râbiuhum ve lâ hamsetin illâ huve sâdisuhum ve lâ ednâ min zâlike ve lâ eksere illâ huve me’ahum eyne mâ kânû, summe yunebbiuhum bi mâ amilû yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), innellâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun).
Görmez misin ki Allah, göklerde olanları da yeryüzünde olanları da bilir. Üç kişi, aralarında fısıldaşmaya görsün, dördüncüleri O´dur; beş kişi fısıldaşmaya görsün altıncıları O´dur. Bundan az da olsalar çok da olsalar, O mutlaka onlarla beraberdir; nerede bulunurlarsa bulunsunlar. Sonra onlara, yapıp ettiklerini kıyamet günü haber verecektir. Allah her şeyi bilmektedir.
|
خَمْسِين
29:14
خَمْسِينَ
ḣamsīne
elli
İsim
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ فَلَبِثَ فِيهِمْ أَلْفَ سَنَةٍ إِلَّا خَمْسِينَ عَامًا فَأَخَذَهُمُ الطُّوفَانُ وَهُمْ ظَالِمُونَ
Ve lekad erselnâ nûhan ilâ kavmihî, fe lebise fîhim elfe senetin illâ hamsîne âmâ(âmen), fe ehazehumut tûfânu ve hum zâlimûn(zâlimûne).
Yemin olsun, biz Nûh´u toplumuna gönderdik de o, onların arasında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Sonunda onları tufan yakaladı. Çünkü zalimlerdi onlar.
|
خَمْسِين
70:4
خَمْسِينَ
ḣamsīne
elli
İsim
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ
Ta´rucul melâiketu ver rûhu ileyhi fî yevmin kâne mikdaruhu hamsîne elfe seneh(senetin).
Melekler ve Rûh, miktarı ellibin yıl olan bir günde yükselirler O´na.
|
خَٰمِسَة
24:7
وَالْخَامِسَةُ
velḣāmisetu
beşinci defasında
İsim
Dişil
Merfû` İsim
وَالْخَامِسَةُ أَنَّ لَعْنَتَ اللَّهِ عَلَيْهِ إِنْ كَانَ مِنَ الْكَاذِبِينَ
Vel hâmisetu enne la’netallâhi aleyhi in kâne minel kâzibîn(kâzibîne).
Beşincide, eğer yalancılardansa, Allah´ın laneti üzerine olsun diye söz söyler.
|
خَٰمِسَة
24:9
وَالْخَامِسَةَ
velḣāmisete
beşinci defa da
İsim
Dişil
Mansûb İsim
وَالْخَامِسَةَ أَنَّ غَضَبَ اللَّهِ عَلَيْهَا إِنْ كَانَ مِنَ الصَّادِقِينَ
Vel hâmisete enne gadaballâhi aleyhâ in kâne mines sâdikîn(sâdikîne).
Bu durumda kadının beşinci sözü, suçlayan erkek doğru söyleyenlerdense, "Allah´ın gazabının kendisi üzerine olması"nı söylemekten ibarettir.
|