KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Kh-Sin-Ra      خ س ر 

Kaybetmek

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 65 kez geçiyor.

Gövde(ler)

4 kez أَخْسَرِين
1 kez تَخْسِير
1 kez خَاسِرَة
3 kez خَسَار
16 kez خَسِرَ
2 kez خُسْر
3 kez خُسْرَان
32 kez خَٰسِرِين
1 kez مُخْسِرِين
2 kez يُخْسِرُ

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


أَخْسَرِين
[HyperLink1] 11:22     الْأَخْسَرُونَ     l-eḣserūne     en fazla zararlı çıkanlardır
 
İsim         Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

لَا جَرَمَ أَنَّهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْأَخْسَرُونَ

Lâ cereme ennehum fil âhıreti humul ahserûn(ahserûne).

Hiç kuşku yok ki bunlar, âhirette de hüsranın en beterine uğrayanlar olacaklardır.
 


أَخْسَرِين
[HyperLink1] 18:103     بِالْأَخْسَرِينَ     bil-eḣserīne     en çok ziyana uğrayanları
 
İsim         Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْأَخْسَرِينَ أَعْمَالًا

Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mâlâ(a’mâlen).

De ki: "Amelleri bakımından hüsrana en çok batanları size haber vereyim mi?"
 


أَخْسَرِين
[HyperLink1] 21:70     الْأَخْسَرِينَ     l-eḣserīne     hüsrana
 
İsim         Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

وَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَخْسَرِينَ

Ve erâdû bihî keyden fe cealnâ humul ahserîn(ahserîne).

Ona tuzak kurmak istediler de biz onları hüsranın en beterine uğrayanlar yaptık.
 


أَخْسَرِين
[HyperLink1] 27:5     الْأَخْسَرُونَ     l-eḣserūne     ziyana uğrayanlardır
 
İsim         Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

أُولَٰئِكَ الَّذِينَ لَهُمْ سُوءُ الْعَذَابِ وَهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْأَخْسَرُونَ

Ulâikellezîne lehum sûul azâbi ve hum fîl âhıreti humul ahserûn(ahserûne).

İşte bunlardır kendilerine azabın korkuncu öngörülen. Âhirette hüsrana uğrayacaklar da onlardır.
 


تَخْسِير
[HyperLink1] 11:63     تَخْسِيرٍ     teḣsīrin     kaybımı artırmaktan
 
İsim  Tef’il Kalıbı     İsim Fiil  Eril    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كُنْتُ عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّي وَآتَانِي مِنْهُ رَحْمَةً فَمَنْ يَنْصُرُنِي مِنَ اللَّهِ إِنْ عَصَيْتُهُ ۖ فَمَا تَزِيدُونَنِي غَيْرَ تَخْسِيرٍ

Kâle yâ kavmi e reeytum in kuntu alâ beyyinetin min rabbî ve âtânî minhu rahmeten fe men yansurunî minallâhi in asaytuhu fe mâ tezîdûnenî gayre tahsîr(tahsîrin).

Dedi ki: "Ey kavmim! Hiç düşündünüz mü? Ya ben Rabbimden bir beyyine üzerindeysem, bana kendisinden bir rahmet sunmuşsa! Bu durumda ben O´na isyan edersem, bana Allah´a karşı kim yardım eder? Sizin bana, yıkım ve hüsranı artırmak dışında bir katkınız olamaz."
 


خَاسِرَة
[HyperLink1] 79:12     خَاسِرَةٌ     ḣāsiratun     ziyanlı
 
Sıfat    Etken     Dişil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ

Kâlû tilke izen kerretun hâsireh(hâsiretun).

"Hüsran dolu bir dönüştür bu öyleyse!" diye konuştular.
 


خَسَار
[HyperLink1] 17:82     خَسَارًا     ḣasāran     ziyanından
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ ۙ وَلَا يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إِلَّا خَسَارًا

Ve nunezzilu minel kur’âni mâ huve şifâun ve rahmetun lil mu’minîne ve lâ yezîduz zâlimîne illâ hasârâ(hasâran).

Biz Kur´an´dan, inananlar için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Ama bu, zalimlerin yıkımını artırmaktan başka katkı sağlamıyor.
 


خَسَار
[HyperLink1] 35:39     خَسَارًا     ḣasāran     ziyandan
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

هُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ فِي الْأَرْضِ ۚ فَمَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ ۖ وَلَا يَزِيدُ الْكَافِرِينَ كُفْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ إِلَّا مَقْتًا ۖ وَلَا يَزِيدُ الْكَافِرِينَ كُفْرُهُمْ إِلَّا خَسَارًا

Huvellezî cealekum halâife fîl ard(ardı), fe men kefere fe aleyhi kufruh(kufruhu), ve lâ yezîdul kâfirîne kufruhum inde rabbihim illâ maktâ(makten), ve lâ yezîdul kâfirîne kufruhum illâ hasârâ(hasâren).

Sizi yeryüzünde halefler yapan O´dur. Nankörlük edenin nankörlüğü kendi aleyhinedir. Kâfirlerin küfrü, Rableri katında öfkeden başka bir şey artırmaz. Kâfirlerin küfrü hüsran ve yıkımdan başka bir şey artırmaz.
 


خَسَار
[HyperLink1] 71:21     خَسَارًا     ḣasāran     ziyan
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

قَالَ نُوحٌ رَبِّ إِنَّهُمْ عَصَوْنِي وَاتَّبَعُوا مَنْ لَمْ يَزِدْهُ مَالُهُ وَوَلَدُهُ إِلَّا خَسَارًا

Kâle nûhun rabbi innehum asavnî vettebeû men lem yezidhu mâluhu ve veleduhû illâ hasârâ(hasâran).

Nûh dedi ki: "Rabbim! Onlar bana isyan ettiler de malı ve çocuğu kendisine hüsrandan başka bir artış getirmeyen kişiye uydular."
 


خَسِرَ
[HyperLink1] 4:119     خَسِرَ     ḣasira     ziyana uğramıştır
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

وَلَأُضِلَّنَّهُمْ وَلَأُمَنِّيَنَّهُمْ وَلَآمُرَنَّهُمْ فَلَيُبَتِّكُنَّ آذَانَ الْأَنْعَامِ وَلَآمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللَّهِ ۚ وَمَنْ يَتَّخِذِ الشَّيْطَانَ وَلِيًّا مِنْ دُونِ اللَّهِ فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَانًا مُبِينًا

Ve le udillennehum ve le umenniyennehum ve le âmurennehum fe le yubettikunne âzânel en’âmi, ve le âmurennehum fe le yugayyirunne halkallâh(halkallâhi), ve men yettehıziş şeytâne veliyyen min dûnillâhi fe kad hasire husrânen mubînâ(mubînen).

"Yemin olsun, onları saptıracağım, onları kuruntulara/hurafelere/anlamını bilmeden okumaya mutlaka iteceğim. Onlara mutlaka emir vereceğim de davarların kulaklarını yaracaklar; onlara muhakkak emredeceğim de Allah´ın yaratışını/yarattıklarını değiştirecekler." Kim Allah´ı bırakıp da şeytanı yandaş edinirse açık bir hüsrana kesinlikle yuvarlanmış olacaktır.
 


خَسِرَ
[HyperLink1] 6:12     خَسِرُوا     ḣasirū     ziyana sokan(lar)
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

قُلْ لِمَنْ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ قُلْ لِلَّهِ ۚ كَتَبَ عَلَىٰ نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ ۚ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَا رَيْبَ فِيهِ ۚ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ

Kul li men mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), kul lillâh(lillâhi), ketebe alâ nefsihir rahmeh(rahmete), le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ reybe fîh(fîhi), ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne).

Sor: "Kimindir gökler ve yer?" Cevap ver: "Allah´ındır." O Allah ki, rahmeti öz benliği üzerine yazmıştır. O sizi, varlığında hiç kuşku bulunmayan kıyamet gününde bir araya mutlaka toplayacaktır. Benliklerini hüsrana yuvarlamış kişiler var ya, onlar iman etmezler.
 


خَسِرَ
[HyperLink1] 6:20     خَسِرُوا     ḣasirū     ziyana sokan(lar)
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَاءَهُمُ ۘ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ

Ellezîne âteynâhumul kitâbe ya’rifûnehu kemâ ya’rifûne ebnâehum ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne).

O kendilerine kitap verdiklerimiz var ya, onu, öz oğullarını tanıdıkları gibi tanıyıp bilirler. Ama öz benliklerini hüsrana uğratan bunlar, iman etmezler.
 


خَسِرَ
[HyperLink1] 6:31     خَسِرَ     ḣasira     ziyana uğradı(lar)
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِلِقَاءِ اللَّهِ ۖ حَتَّىٰ إِذَا جَاءَتْهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً قَالُوا يَا حَسْرَتَنَا عَلَىٰ مَا فَرَّطْنَا فِيهَا وَهُمْ يَحْمِلُونَ أَوْزَارَهُمْ عَلَىٰ ظُهُورِهِمْ ۚ أَلَا سَاءَ مَا يَزِرُونَ

Kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâh(likâillâhi) hattâ izâ câethumus sâatu bagteten kâlû yâ hasretenâ alâ mâ farratnâ fîhâ ve hum yahmilûne evzârehum alâ zuhûrihim, e lâ sâe mâ yezirûn(yezirûne).

Allah´ın huzuruna varmayı yalanlayanlar, gerçekten hüsrana uğramıştır. Sonunda o saat ansızın kendilerine gelip çatınca, sırtlarında günahlarını taşır bir halde şöyle demişlerdir: "Dünya hayatında düşdüğümüz aşırılıklardan dolayı vay hasretimize!" Dikkat edin! Ne kötü şeylerdir taşıyıp durdukları.
 


خَسِرَ
[HyperLink1] 6:140     خَسِرَ     ḣasira     ziyana uğrarlar
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ قَتَلُوا أَوْلَادَهُمْ سَفَهًا بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُوا مَا رَزَقَهُمُ اللَّهُ افْتِرَاءً عَلَى اللَّهِ ۚ قَدْ ضَلُّوا وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ

Ve kad hasirellezîne katelû evlâdehum sefehan bi gayri ilmin ve harremû mâ rezekahumullâhuftirâen alâllâh(alâllâhi), kad dallû ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).

Şu bir gerçek ki, ilimsizlik yüzünden öz evlatlarını beyinsizce katledenlerle Allah´ın kendilerine verdiği rızıkları, Allah´a iftira ederek haramlaştıranlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. İnan olsun, sapıtmışlardır onlar; hiçbir zaman doğruyu ve güzeli bulamazlar.
 


خَسِرَ
[HyperLink1] 7:9     خَسِرُوا     ḣasirū     ziyana sokan(lardır)
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ بِمَا كَانُوا بِآيَاتِنَا يَظْلِمُونَ

Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum bimâ kânû biâyâtinâ yazlimûn(yazlimûne).

Ölçülüp tartılacak şeyleri hafif kalanlara gelince, işte onlar, ayetlerimize karşı zalimce davranışlar sergilemiş oldukları için, öz benliklerini hüsrana itmiş olacaklar.
 


خَسِرَ
[HyperLink1] 7:53     خَسِرُوا     ḣasirū     onlar ziyana soktular
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

هَلْ يَنْظُرُونَ إِلَّا تَأْوِيلَهُ ۚ يَوْمَ يَأْتِي تَأْوِيلُهُ يَقُولُ الَّذِينَ نَسُوهُ مِنْ قَبْلُ قَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ فَهَلْ لَنَا مِنْ شُفَعَاءَ فَيَشْفَعُوا لَنَا أَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ ۚ قَدْ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ

Hel yanzurûne illâ te´vîleh(te´vîlehu), yevme ye´tî te´vîluhu yekûlullezîne nesûhu min kablu kad câet rusulu rabbinâ bil hakk(hakkı), fe hel lenâ min şufeâe fe yeşfeû lenâ ev nureddu fe na´mele gayrellezî kunnâ na´mel(na´melu), kad hasirû enfusehum ve dalle anhum mâ kânû yefterûn(yefterûne).

Onun yalnız tevilini gözetirler. Onun tevili geldiği gün, daha önce onu unutanlar şöyle derler: "İnan olsun, Rabbimizin resulleri gerçeği getirmişler. Acaba bizim için şefaatçılar var mı ki, bize şefaat etsinler; yahut daha önce yaptıklarımızdan başkasını yapalım diye geri gönderilebilir miyiz?" Öz benliklerini hüsrana ittiler. İftiralarına alet ettikleri, onlardan uzaklaşıp kayboldu.
 


خَسِرَ
[HyperLink1] 10:45     خَسِرَ     ḣasira     zarara uğramışlardır
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ كَأَنْ لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا سَاعَةً مِنَ النَّهَارِ يَتَعَارَفُونَ بَيْنَهُمْ ۚ قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِلِقَاءِ اللَّهِ وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ

Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).

Onları huzuruna toplayacağı gün, gündüzün bir saatinden başka, dünyada durmamış gibidirler; aralarında tanışırlar. Allah´a kavuşmayı yalanlayıp da doğru yolu tutmamış bulunanlar, hüsrana uğramışlardır.
 


خَسِرَ
[HyperLink1] 11:21     خَسِرُوا     ḣasirū     zarara sokan(lardır)
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

أُولَٰئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ

Ulâikellezîne hasirû enfusehum ve dalle anhum mâ kânû yefterûn(yefterûne).

İşte bunlardır öz benliklerini hüsrana uğratanlar. İftira için kullandıkları şeyler de kendilerini bırakıp kaybolmuştur.
 


خَسِرَ
[HyperLink1] 22:11     خَسِرَ     ḣasira     o kaybetmiştir
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَىٰ حَرْفٍ ۖ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ ۖ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انْقَلَبَ عَلَىٰ وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ

Ve minen nâsi men ya’budullâhe alâ harf(harfın), fe in asâbehu hayrunıtmeenne bih(bihî), ve in asâbethu fitnetuninkalebe alâ vechihî, hasired dunyâ vel âhıreh(âhırete), zâlike huvel husrânul mubîn(mubînu).

İnsanlardan bazısı da Allah´a kıyıdan kıyıya ibadet eder. Kendisine bir hayır isabet ettiğinde, onunla tatmin bulup yatışır; kendisine bir fitne, bir deneme gelip çattığında yüzüstü geri dönüverir. Dünyada da kayba uğramıştır böylesi, âhirette de. Apaçık hüsranın ta kendisi işte budur.
 


خَسِرَ
[HyperLink1] 23:103     خَسِرُوا     ḣasirū     ziyana sokan(lar)
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ

Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).

Tartıları hafif gelenler ise kendilerini kayba uğratanlar, sürekli cehennemde kalanlar olacaklardır.
 


خَسِرَ
[HyperLink1] 39:15     خَسِرُوا     ḣasirū     ziyana uğrayanlar
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُمْ مِنْ دُونِهِ ۗ قُلْ إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ أَلَا ذَٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ

Fa’budû mâ şi’tum min dûnih(dûnihi), kul innel hâsirîne ellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel kıyâmeh(kıyâmeti) e lâ zâlike huvel husrânul mubîn(mubînu).

"Siz O´nun dışında dilediğinize kulluk/ibadet edin." De ki: "Hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem de ailelerini hüsrana atanlardır. Dikkat edin! Apaçık hüsranın ta kendisi işte budur."
 


خَسِرَ
[HyperLink1] 40:78     وَخَسِرَ     ve ḣasira     ve hüsrana uğrarlar
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ مِنْهُمْ مَنْ قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ لَمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَ ۗ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَنْ يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ ۚ فَإِذَا جَاءَ أَمْرُ اللَّهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ

Ve lekad erselnâ rusulen min kablike minhum men kasasnâ aleyke ve minhum men lem naksus aleyk(aleyke), ve mâ kâne li resûlin en ye’tiye bi âyetin illâ bi iznillâh(iznillâhi), fe izâ câe emrullâhi kudıye bil hakkı ve hasire hunâlikel mubtılûn(mubtılûne).

Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik. Onların bir kısmının hayat ve hatırasını sana anlattık, bir kısmının hayat ve hatırasından sana bahsetmedik. Hiçbir resulün, Allah´ın izni olmaksızın herhangi bir mucize getirmesi söz konusu olamaz. Allah´ın emri geldiğinde, hakla hükmedilir ve gerçeği hükümsüz kılmaya çalışanlar orada hüsrana uğrarlar.
 


خَسِرَ
[HyperLink1] 40:85     وَخَسِرَ     ve ḣasira     ve ziyana uğramışlardır
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

فَلَمْ يَكُ يَنْفَعُهُمْ إِيمَانُهُمْ لَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا ۖ سُنَّتَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ فِي عِبَادِهِ ۖ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ

Fe lem yeku yenfeuhum îmânuhum lemmâ reev be’senâ, sunnetâllahilletî kad halet fî ibâdih(ibâdihî), ve hasire hunâlikel kâfirûn(kâfirûne).

Ne var ki, şiddetimizi gördüklerinde, ettikleri iman kendilerine yarar sağlamadı. Allah´ın, kulları hakkında işleyip duran yolu yöntemidir bu. İnkârcılar orada hüsrana uğradılar.
 


خَسِرَ
[HyperLink1] 42:45     خَسِرُوا     ḣasirū     ziyan edenlerdir
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَتَرَاهُمْ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا خَاشِعِينَ مِنَ الذُّلِّ يَنْظُرُونَ مِنْ طَرْفٍ خَفِيٍّ ۗ وَقَالَ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ أَلَا إِنَّ الظَّالِمِينَ فِي عَذَابٍ مُقِيمٍ

Ve terâhum yu’redûne aleyhâ hâşiîneminez zulli yenzurûne min tarfin hafîy(hafîyyin), ve kâlellezîne âmenû innel hâsirînellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), e lâ innez zâlimîne fî azâbin mukîm(mukîmin).

Ve göreceksin onları, zilletten ezilip büzülmüş halde ürkek bakışlarla bakarken, ateşe salınırlar. İnananlar şöyle derler: "Gerçek hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem de ailelerini perişan edenlerdir. Dikkat edin, zalimler, sürüp gidecek bir azabın içindedir."
 


خَسِرَ
[HyperLink1] 45:27     يَخْسَرُ     yeḣseru     hüsrana uğrayacaktır
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَخْسَرُ الْمُبْطِلُونَ

Ve lillâhi mulkus semâvâti vel ard(ardı), ve yevme tekûmus sâatu yevme izin yahserul mubtılûn(mubtılûne).

Göklerin ve yerin mülkü/saltanatı Allah´ındır. Kıyamet kopunca, işte o gün, gerçekleri hükümsüz kılanlar hüsrana uğrayacaklardır.
 


خُسْر
[HyperLink1] 65:9     خُسْرًا     ḣusran     bir ziyan
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

فَذَاقَتْ وَبَالَ أَمْرِهَا وَكَانَ عَاقِبَةُ أَمْرِهَا خُسْرًا

Fe zâkat ve bâle emrihâ ve kâne âkıbetu emrihâ husrâ(husren).

Böylece onlar, yaptıklarının vebalini tattılar ve işlerinin sonu hüsran oldu.
 


خُسْر
[HyperLink1] 103:2     خُسْرٍ     ḣusrin     ziyan
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

إِنَّ الْإِنْسَانَ لَفِي خُسْرٍ

İnnel insâne le fî husr(husrin).

İnsan, gerçekten tam bir hüsran içindedir!
 


خُسْرَان
[HyperLink1] 4:119     خُسْرَانًا     ḣusrānen     bir ziyanla
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَلَأُضِلَّنَّهُمْ وَلَأُمَنِّيَنَّهُمْ وَلَآمُرَنَّهُمْ فَلَيُبَتِّكُنَّ آذَانَ الْأَنْعَامِ وَلَآمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللَّهِ ۚ وَمَنْ يَتَّخِذِ الشَّيْطَانَ وَلِيًّا مِنْ دُونِ اللَّهِ فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَانًا مُبِينًا

Ve le udillennehum ve le umenniyennehum ve le âmurennehum fe le yubettikunne âzânel en’âmi, ve le âmurennehum fe le yugayyirunne halkallâh(halkallâhi), ve men yettehıziş şeytâne veliyyen min dûnillâhi fe kad hasire husrânen mubînâ(mubînen).

"Yemin olsun, onları saptıracağım, onları kuruntulara/hurafelere/anlamını bilmeden okumaya mutlaka iteceğim. Onlara mutlaka emir vereceğim de davarların kulaklarını yaracaklar; onlara muhakkak emredeceğim de Allah´ın yaratışını/yarattıklarını değiştirecekler." Kim Allah´ı bırakıp da şeytanı yandaş edinirse açık bir hüsrana kesinlikle yuvarlanmış olacaktır.
 


خُسْرَان
[HyperLink1] 22:11     الْخُسْرَانُ     l-ḣusrānu     ziyan
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَىٰ حَرْفٍ ۖ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ ۖ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انْقَلَبَ عَلَىٰ وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ

Ve minen nâsi men ya’budullâhe alâ harf(harfın), fe in asâbehu hayrunıtmeenne bih(bihî), ve in asâbethu fitnetuninkalebe alâ vechihî, hasired dunyâ vel âhıreh(âhırete), zâlike huvel husrânul mubîn(mubînu).

İnsanlardan bazısı da Allah´a kıyıdan kıyıya ibadet eder. Kendisine bir hayır isabet ettiğinde, onunla tatmin bulup yatışır; kendisine bir fitne, bir deneme gelip çattığında yüzüstü geri dönüverir. Dünyada da kayba uğramıştır böylesi, âhirette de. Apaçık hüsranın ta kendisi işte budur.
 


خُسْرَان
[HyperLink1] 39:15     الْخُسْرَانُ     l-ḣusrānu     bir ziyandır
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُمْ مِنْ دُونِهِ ۗ قُلْ إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ أَلَا ذَٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ

Fa’budû mâ şi’tum min dûnih(dûnihi), kul innel hâsirîne ellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel kıyâmeh(kıyâmeti) e lâ zâlike huvel husrânul mubîn(mubînu).

"Siz O´nun dışında dilediğinize kulluk/ibadet edin." De ki: "Hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem de ailelerini hüsrana atanlardır. Dikkat edin! Apaçık hüsranın ta kendisi işte budur."
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 2:27     الْخَاسِرُونَ     l-ḣāsirūne     ziyana uğrayanlar
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

الَّذِينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ ۚ أُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Ellezîne yenkudûne ahdallâhi min ba’di mîsâkıh(mîsâkıhî), ve yaktaûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yufsidûne fîl ard(ardı) ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).

O fâsıklar ki Allah´a verdikleri ahdi, onunla anlaşıp bağlandıktan sonra bozar, Allah´ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keser ve yeryüzünde bozgun çıkarırlar. İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 2:64     الْخَاسِرِينَ     l-ḣāsirīne     ziyana uğrayanlar-
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

ثُمَّ تَوَلَّيْتُمْ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ ۖ فَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لَكُنْتُمْ مِنَ الْخَاسِرِينَ

Summe tevelleytum min ba’di zâlik(zâlike), fe lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu le kuntum minel hâsirîn(hâsirîne).

Bunun ardından da yüz çevirip döndünüz. Eğer Allah´ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı, kesinlikle hüsrana uğrayanlardan olacaktınız,
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 2:121     الْخَاسِرُونَ     l-ḣāsirūne     ziyana uğrayanlardır
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَتْلُونَهُ حَقَّ تِلَاوَتِهِ أُولَٰئِكَ يُؤْمِنُونَ بِهِ ۗ وَمَنْ يَكْفُرْ بِهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Ellezîne âteynâhumul kitâbe yetlûnehu hakka tilâvetih(tilâvetihî) ulâike yu’minûne bih(bihî), ve men yekfur bihî fe ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).

Kendilerine Kitap´ı verdiklerimiz onu, okunuşunun hakkını vererek okurlar. İşte onlar ona inanırlar. Onu inkar edenlere gelince, onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 3:85     الْخَاسِرِينَ     l-ḣāsirīne     kaybedenlerden olacaktır
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ

Ve men yebtegi gayrel islâmi dînen fe len yukbele minh(minhu), ve huve fîl âhireti minel hâsirîn(hâsirîne).

Kim İslam´dan/Allah´a teslim olmaktan gayrı bir din ararsa artık o, ondan asla kabul edilmeyecektir. Ve o, âhirette hüsrana düşenlerdendir.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 3:149     خَاسِرِينَ     ḣāsirīne     kaybedenlere
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تُطِيعُوا الَّذِينَ كَفَرُوا يَرُدُّوكُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِرِينَ

Yâ eyyuhellezîne âmenû in tutîûllezîne keferû yeruddûkum alâ a’kâbikum fe tenkalibû hâsirîn(hâsirîne).

Ey iman edenler! Eğer küfre sapanlara boyun eğerseniz sizi ökçeleriniz üstüne geri çevirirler de hüsrana uğrayanlar haline gelirsiniz.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 5:5     الْخَاسِرِينَ     l-ḣāsirīne     kaybedenlerdendir
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

الْيَوْمَ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ ۖ وَطَعَامُ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ حِلٌّ لَكُمْ وَطَعَامُكُمْ حِلٌّ لَهُمْ ۖ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ إِذَا آتَيْتُمُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ مُحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ وَلَا مُتَّخِذِي أَخْدَانٍ ۗ وَمَنْ يَكْفُرْ بِالْإِيمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ

El yevme uhılle lekumut tayyibât(tayyibâtu) ve taâmullezîne ûtûl kitâbe hıllun lekum ve taâmukum hıllun lehum vel muhsanâtu minel mu’minâti vel muhsanâtu min ellezîne utûl kitâbe min kablikum izâ âteytumûhunne ucûrehunne muhsınîne gayra musâfihîne ve lâ muttehızî ehdân(ehdânin) ve men yekfur bil îmâni fe kad habita ameluhu ve huve fîl âhıreti minel hâsirîn(hâsirîne).

Bugün size bütün temiz nimetler helal kılındı. Kendilerine kitap verilmiş olanların yemekleri size helaldir. Sizin yemekleriniz de onlara helaldir. Mümin kadınların iffetlileriyle, sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanların iffetli hanımları da mehirlerini verdiğiniz takdirde; iffetinizi korumanız, zinadan uzak kalmanız ve şunu-bunu dost tutmamanız şartıyla size helaldir. İmanı tanımayıp nankörlük edenin ameli boşa gitmiştir. Ve o, âhirette de hüsrana uğrayanlardandır.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 5:21     خَاسِرِينَ     ḣāsirīne     kaybedenlere
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

يَا قَوْمِ ادْخُلُوا الْأَرْضَ الْمُقَدَّسَةَ الَّتِي كَتَبَ اللَّهُ لَكُمْ وَلَا تَرْتَدُّوا عَلَىٰ أَدْبَارِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِرِينَ

Yâ kavmidhulûl ardal mukaddesetelletî keteballâhu lekum ve lâ terteddû alâ edbârikum fe tenkalibû hâsirîn(hâsirîne).

"Ey toplumum! Allah´ın sizin için yazdığı kutsal toprağa girin, arkanıza dönmeyin; yoksa hüsrana uğramışlar durumuna düşersiniz."
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 5:30     الْخَاسِرِينَ     l-ḣāsirīne     ziyana uğrayanlar-
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُ فَأَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِرِينَ

Fe tavveat lehu nefsuhu katle ahîhi fe katelehu fe asbaha minel hâsirîn(hâsirîne).

Nihayet nefsi onu kardeşini öldürmeye ısındırdı, o da onu öldürdü. Böylece hüsrana uğramışlardan oldu.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 5:53     خَاسِرِينَ     ḣāsirīne     kaybedenlerden
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

وَيَقُولُ الَّذِينَ آمَنُوا أَهَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ ۙ إِنَّهُمْ لَمَعَكُمْ ۚ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَأَصْبَحُوا خَاسِرِينَ

Ve yekûlullezîne âmenû e hâulâillezîne aksemû billâhi cehde eymânihim innehum le meakum habitat a’mâluhum fe asbahû hâsirîn(hâsirîne).

İman edenler derler ki: "Şunlar mıdır o tüm güçleriyle sizinle beraber olduklarına yemin edenler?" Bütün amelleri boşa çıkmıştır da hüsrana uğrayanlardan oluvermişlerdir.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 7:23     الْخَاسِرِينَ     l-ḣāsirīne     ziyana uğrayanlar-
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

قَالَا رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنْفُسَنَا وَإِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ

Kâlâ rabbenâ zalemnâ enfusenâ ve in lem tagfirlenâ ve terhamnâ le nekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).

"Ey Rabbimiz, dediler, öz benliklerimize zulmettik. Eğer bizi affetmez, bize acımazsan elbette ki hüsrana uğrayanlardan olacağız."
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 7:90     لَخَاسِرُونَ     leḣāsirūne     ziyana uğrarsınız
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

وَقَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِهِ لَئِنِ اتَّبَعْتُمْ شُعَيْبًا إِنَّكُمْ إِذًا لَخَاسِرُونَ

Ve kâlel meleullezîne keferû min kavmihî le initteba’tum şuayben innekum izen le hâsirûn(hâsirûne).

Toplumunun küfre sapan kodamanları dedi ki: "Eğer Şuayb´ın ardısıra giderseniz hüsrana gömülenler olursunuz."
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 7:92     الْخَاسِرِينَ     l-ḣāsirīne     ziyana uğrayanlar
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

الَّذِينَ كَذَّبُوا شُعَيْبًا كَأَنْ لَمْ يَغْنَوْا فِيهَا ۚ الَّذِينَ كَذَّبُوا شُعَيْبًا كَانُوا هُمُ الْخَاسِرِينَ

Ellezîne kezzebû şuayben ke en lem yagnev fîhâ, ellezîne kezzebû şuayben kânû humul hâsirîn(hâsirîne).

Şuayb´ı yalanlayanlar sanki o yerde hiç şenlik kurmamışlardı. Şuayb´ı yalanlayanlar hüsrana saplananların ta kendileriydi.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 7:99     الْخَاسِرُونَ     l-ḣāsirūne     ziyana uğrayan
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

أَفَأَمِنُوا مَكْرَ اللَّهِ ۚ فَلَا يَأْمَنُ مَكْرَ اللَّهِ إِلَّا الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ

E fe eminû mekrallahi, fe lâ ye’menu mekrallahi illel kavmul hâsirûn(hâsirûne).

Allah´ın tuzağından emin mi idiler? Hüsrana uğrayan topluluktan başkası Allah´ın tuzağından emin olamaz.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 7:149     الْخَاسِرِينَ     l-ḣāsirīne     ziyana uğrayanlar-
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

وَلَمَّا سُقِطَ فِي أَيْدِيهِمْ وَرَأَوْا أَنَّهُمْ قَدْ ضَلُّوا قَالُوا لَئِنْ لَمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا وَيَغْفِرْ لَنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ

Ve lemmâ sukıta fî eydîhim ve reev ennehum kad dallû kâlû le in lem yerhamnâ rabbunâ ve yağfir lenâ le nekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).

Başları avuçları arasına düşürülüp de sapmış olduklarını fark ettiklerinde şöyle yakardılar: "Rabbimiz bize merhamet etmez, bizi affetmezse mutlaka hüsrana düşenlerden olacağız."
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 7:178     الْخَاسِرُونَ     l-ḣāsirūne     ziyana uğrayanlar
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

مَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِي ۖ وَمَنْ يُضْلِلْ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Men yehdillâhu fehuvel muhtedî ve men yudlil fe ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).

Allah´ın yol gösterdiği, gerçeğe varmıştır; saptırdıkları ise hüsrana batıp kalmıştır.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 8:37     الْخَاسِرُونَ     l-ḣāsirūne     ziyana uğrayanlar
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

لِيَمِيزَ اللَّهُ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ الْخَبِيثَ بَعْضَهُ عَلَىٰ بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُ جَمِيعًا فَيَجْعَلَهُ فِي جَهَنَّمَ ۚ أُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Li yemîzallâhul habîse minet tayyibi ve yec´alel habîse ba´dahu alâ ba´dın fe yerkumehu cemîan fe yec´alehu fî cehennem(cehenneme), ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).

Böylece Allah, pisi temizden ayıracak, pis kısmı birbirleri üstüne yığıp hepsini bir yerde toplayarak tümünü cehenneme sokacak. Hüsrana uğrayanların da kendileridir bunlar.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 9:69     الْخَاسِرُونَ     l-ḣāsirūne     ziyana uğrayanlar
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

كَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ كَانُوا أَشَدَّ مِنْكُمْ قُوَّةً وَأَكْثَرَ أَمْوَالًا وَأَوْلَادًا فَاسْتَمْتَعُوا بِخَلَاقِهِمْ فَاسْتَمْتَعْتُمْ بِخَلَاقِكُمْ كَمَا اسْتَمْتَعَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ بِخَلَاقِهِمْ وَخُضْتُمْ كَالَّذِي خَاضُوا ۚ أُولَٰئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Kellezîne min kablikum kânû eşedde minkum kuvveten ve eksere emvâlen ve evlâdâ(evlâden), festemteû bi halâkihim, festemta’tum bi halâkikum kemastemteallezîne min kablikum bi halâkihim ve hudtum kellezî hâdû, ulâike habitat a’mâluhum fid dunyâ vel âhıreh(âhıreti), ve ulâike humul hâsirûn (hâsirûne).

Tıpkı sizden öncekiler gibi. Onlar kuvvetçe sizden daha zorlu, mallar ve çocuklar bakımından daha zengindiler. Kendi nasipleriyle zevk sürdüler. Siz de kendi payınıza düşenle zevk sürdünüz. Tıpkı sizden öncekilerin kendi nasipleriyle zevklendikleri gibi. Tıpkı onların dalıp gittiği gibi siz de dalıp gittiniz. İşte böylelerinin amelleri dünyada da âhirette de boşa çıkmıştır. İşte böyleleri hüsrana batmıştır.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 10:95     الْخَاسِرِينَ     l-ḣāsirīne     hüsrana uğrayanlar-
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ فَتَكُونَ مِنَ الْخَاسِرِينَ

Ve lâ tekûnenne minellezîne kezzebû bi âyâtillâhi fe tekûne minel hâsirîn(hâsirîne).

Ve sakın ayetlerimizi yalanlayanlardan olma, yoksa hüsrana düşenlerden olursun.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 11:47     الْخَاسِرِينَ     l-ḣāsirīne     hüsrana uğrayanlar-
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

قَالَ رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ ۖ وَإِلَّا تَغْفِرْ لِي وَتَرْحَمْنِي أَكُنْ مِنَ الْخَاسِرِينَ

Kâle rabbi innî eûzu bike en es´eleke mâ leyse lî bihî ilm(ilmun), ve illâ tagfirlî ve terhamnî ekun minel hâsirîn(hâsirîne).

Nûh dedi: "Rabbim! Hakkında bilgim olmayan şeyi senden istemekten sana sığınırım. Eğer beni affetmez, bana acımazsan hüsrana uğrayanlardan olurum."
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 12:14     لَخَاسِرُونَ     leḣāsirūne     tamamen kaybedenlerdeniz
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

قَالُوا لَئِنْ أَكَلَهُ الذِّئْبُ وَنَحْنُ عُصْبَةٌ إِنَّا إِذًا لَخَاسِرُونَ

Kâlû le in ekelehuz zi’bu ve nahnu usbetun innâ izen lehâsirûn(lehâsirûne).

Dediler ki: "Vallahi biz böylesine dayanışma içinde bir ekipken onu kurt yerse, o takdirde biz hüsrana uğrayan kişiler oluruz."
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 16:109     الْخَاسِرُونَ     l-ḣāsirūne     ziyana uğrayacaklardır
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

لَا جَرَمَ أَنَّهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Lâ cereme ennehum fîl âhıreti humul hâsirûn(hâsirûne).

Hiç kuşkusuz, âhirette hüsrana uğrayacaklar da bunlardır.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 23:34     لَخَاسِرُونَ     leḣāsirūne     mutlaka ziyana uğrayanlarsınız
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

وَلَئِنْ أَطَعْتُمْ بَشَرًا مِثْلَكُمْ إِنَّكُمْ إِذًا لَخَاسِرُونَ

Ve lein eta’tum beşeren mislekum innekum izen le hâsirûn(hâsirûne).

"Kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz, o takdirde mutlaka hüsrana uğrayanlar olursunuz."
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 29:52     الْخَاسِرُونَ     l-ḣāsirūne     ziyana uğrayanlar
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ شَهِيدًا ۖ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَالَّذِينَ آمَنُوا بِالْبَاطِلِ وَكَفَرُوا بِاللَّهِ أُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Kul kefâ billâhi beynî ve beynekum şehîdâ(şehîden), ya’lemu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), vellezîne âmenû bil bâtılı ve keferû billâhi ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).

De ki: "Sizinle benim aramda tanık olarak Allah yeter. Göklerde ne var, yerde ne var biliyor O. Bâtıla iman edip Allah´ı inkâr edenlere gelince, işte onlar hüsrana uğramışların ta kendileridir."
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 39:15     الْخَاسِرِينَ     l-ḣāsirīne     ziyan edenlerdir
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُمْ مِنْ دُونِهِ ۗ قُلْ إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ أَلَا ذَٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ

Fa’budû mâ şi’tum min dûnih(dûnihi), kul innel hâsirîne ellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel kıyâmeh(kıyâmeti) e lâ zâlike huvel husrânul mubîn(mubînu).

"Siz O´nun dışında dilediğinize kulluk/ibadet edin." De ki: "Hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem de ailelerini hüsrana atanlardır. Dikkat edin! Apaçık hüsranın ta kendisi işte budur."
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 39:63     الْخَاسِرُونَ     l-ḣāsirūne     ziyana uğrayanlar
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

لَهُ مَقَالِيدُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ أُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Lehu makâlîdus semâvâti vel ard(ardı), vellezîne keferû bi âyâtillâhi ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).

Göklerin ve yerin kilitleri/anahtarları O´nundur. Allah´ın ayetlerini inkar edenler, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 39:65     الْخَاسِرِينَ     l-ḣāsirīne     kaybedenler-
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

وَلَقَدْ أُوحِيَ إِلَيْكَ وَإِلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكَ لَئِنْ أَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ

Ve lekad ûhıye ileyke ve ilellezîne min kablik(kablike), le in eşrekte le yahbetanne ameluke ve le tekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).

Andolsun, sana da senden öncekilere de şu vahyedilmiştir: Eğer şirke saparsan amelin kesinlikle boşa çıkar ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 41:23     الْخَاسِرِينَ     l-ḣāsirīne     ziyana uğrayanlar-
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

وَذَٰلِكُمْ ظَنُّكُمُ الَّذِي ظَنَنْتُمْ بِرَبِّكُمْ أَرْدَاكُمْ فَأَصْبَحْتُمْ مِنَ الْخَاسِرِينَ

Ve zâlikum zannukumullezî zanentum bi rabbikum erdâkum fe asbahtum minel hâsirîn(hâsirîne).

İşte, Rabbiniz hakkında beslediğiniz bu zannınız sizi mahvetti de hüsrana uğrayanlardan oldunuz.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 41:25     خَاسِرِينَ     ḣāsirīne     ziyanda
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

وَقَيَّضْنَا لَهُمْ قُرَنَاءَ فَزَيَّنُوا لَهُمْ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِرِينَ

Ve kayyadnâ lehum kurenâe fe zeyyenû lehum mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum ve hakka aleyhimul kavlu fî umemin kad halet min kablihim minel cinni vel ins(insi), innehum kânû hâsirîn(hâsirîne).

Biz onları birtakım yakınlarla/dostlarla çevreleyip sardık da onlar, önlerinde ve arkalarında ne varsa bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önceki cin ve insan ümmetleri için hak olan söz, bunlar aleyhine de hak oldu. Çünkü bunlar, hüsrana uğrayanlardı.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 42:45     الْخَاسِرِينَ     l-ḣāsirīne     asıl ziyana uğrayanlar
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

وَتَرَاهُمْ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا خَاشِعِينَ مِنَ الذُّلِّ يَنْظُرُونَ مِنْ طَرْفٍ خَفِيٍّ ۗ وَقَالَ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ أَلَا إِنَّ الظَّالِمِينَ فِي عَذَابٍ مُقِيمٍ

Ve terâhum yu’redûne aleyhâ hâşiîneminez zulli yenzurûne min tarfin hafîy(hafîyyin), ve kâlellezîne âmenû innel hâsirînellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), e lâ innez zâlimîne fî azâbin mukîm(mukîmin).

Ve göreceksin onları, zilletten ezilip büzülmüş halde ürkek bakışlarla bakarken, ateşe salınırlar. İnananlar şöyle derler: "Gerçek hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem de ailelerini perişan edenlerdir. Dikkat edin, zalimler, sürüp gidecek bir azabın içindedir."
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 46:18     خَاسِرِينَ     ḣāsirīne     ziyana uğrayanlardır
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

أُولَٰئِكَ الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِرِينَ

Ulâikellezîne hakka aleyhimul kavlu fî umemin kad halet min kablihim minel cinni vel ins(insi), innehum kânû hâsirîn(hâsirîne).

İşte bunlar, kendilerinden önce gelip geçmiş cin ve insan ümmetleri içinde, üzerlerine azap hak olanlardır. Hiç kuşkusuz onlar, hüsrana uğrayanlardır.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 58:19     الْخَاسِرُونَ     l-ḣāsirūne     kaybedecektir
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنْسَاهُمْ ذِكْرَ اللَّهِ ۚ أُولَٰئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِ ۚ أَلَا إِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ

İstahveze aleyhimuş şeytânu fe ensâhum zikrallâh(zikrallâhi), ulâike hizbuş şeytân(şeytâni), elâ inne hizbeşşeytâni humul hâsirûn(hâsirûne).

Şeytan onları kuşattı da Allah´ın zikrini/Kur´an´ını onlara unutturdu. İşte bunlar şeytanın hizbidir. Dikkat edin! Şeytanın hizbi hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
 


خَٰسِرِين
[HyperLink1] 63:9     الْخَاسِرُونَ     l-ḣāsirūne     ziyana uğrayanlardır
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُلْهِكُمْ أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللَّهِ ۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tulhikum emvâlukum ve lâ evlâdukum an zikrillâh(zikrillâhi), ve men yef´al zâlike fe ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).

Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız, sizi, Allah´ı anmaktan/Allah´ın zikri olan Kur´an´dan alıkoymasın! Böyle bir şey yapanlar, hüsrana uğramışların ta kendileridir.
 


مُخْسِرِين
[HyperLink1] 26:181     الْمُخْسِرِينَ     l-muḣsirīne     eksiltenler-
 
İsim  İf’al Kalıbı  Etken     Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

أَوْفُوا الْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُخْسِرِينَ

Evfûl keyle ve lâ tekûnû minel muhsirîn(muhsirîne).

"Ölçüyü tam yapın; şunun bunun hakkını çarpanlardan olmayın"
 


يُخْسِرُ
[HyperLink1] 55:9     تُخْسِرُوا     tuḣsirū     eksiklik yapmayın
 
Fiil  İf’al Kalıbı       2. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَأَقِيمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْمِيزَانَ

Ve ekîmul vezne bil kıstı ve lâ tuhsırûl mîzân(mîzâne).

Ölçüyü titizlikle, adaletle koruyun ve hüsrana araç yapmayın mizanı.
 


يُخْسِرُ
[HyperLink1] 83:3     يُخْسِرُونَ     yuḣsirūne     eksik yaparlar
 
Fiil  İf’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَإِذَا كَالُوهُمْ أَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ

Ve izâ kâlûhum ev vezenûhum yuhsirûn(yuhsirûne).

Onlara vermek üzere tartıp ölçtükleri zaman, eksiltmeye giderler.