 | *** Açıklamalar için lütfen tıklayınız! Kelime satırı sonundaki Arapça Kök harflere tıklayarak ilgili köke, kökün tespit edilebilmiş anlam yelpazesine ve o kökten türemiş tüm Kur'an kelimelerine ulaşabilirsiniz.  Türkçe okunuşlarda... ' : kesik ses ā : uzun "a" sesi verir. ū : uzun "u" sesi verir. ǎ : Üstünlü Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "a" sesi verir. ǐ : Esreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "i" sesi verir. ǔ : Ötreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "u" sesi verir. ḣ : Hı harfi. Boğazın biraz evvelinden hırıltılarak çıkarılır. Kalın, hırıltılı "ha" sesi verir. ṧ : Se harfi. Dilin ucuna üst dişler hafif bastırılarak okunur. İnce ve peltek "se" sesi verir. H : Ha harfi. Boğazın tam ortası sıkılarak çıkarılır. Kalın "ha" sesi verir. S : Sad harfi. Dilin ucu ön alt dişlerin yarısına bastırılarak çıkar. Kalın "sa" sesi verir. ḳ : Kaf harfi. Dilin sonunu damağa vurarak çıkarılır. Kalın "ka" sesi verir. ƶ : Zal harfi. Dil ucuna üst dişler hafif bastırılarak çıkarılır. İnce ve peltek "ze" sesi verir. T : Tı harfi. Dilin ucu üst dişlerin etlerine yakın yerden çıkar. Kalın "ta" sesi verir. Z : Zı Harfi. Dil ucuna üst dişler hafifçe bastırarak okunur. Kalın "za" sesi verir. D : Dad harfi. Dilin yan tarafını üst azı dişlere vurarak çıkarılır. Kalın "da" sesi verir. |
Arapça Okunuş | Türkçe Okunuş | Kelime Meali | Kökü |
أَلَمْ | elem | | |
تَرَ | tera | görmedin mi? | |
إِلَى | ilā | | |
الَّذِي | lleƶī | kimseyi | |
حَاجَّ | Hācce | tartışan | |
إِبْرَاهِيمَ | ibrāhīme | İbrahim’le | |
فِي | fī | hakkında | |
رَبِّهِ | rabbihi | Rabbi | |
أَنْ | en | diye | |
اتَاهُ | ātāhu | kendisine verdi | |
اللَّهُ | llahu | Allah | |
الْمُلْكَ | l-mulke | hükümdarlık | |
إِذْ | iƶ | zaman | |
قَالَ | ḳāle | dediği | |
إِبْرَاهِيمُ | ibrāhīmu | İbrahim | |
رَبِّيَ | rabbiye | benim Rabbim | |
الَّذِي | lleƶī | ki | |
يُحْيِي | yuHyī | yaşatır | |
وَيُمِيتُ | ve yumītu | ve öldürür | |
قَالَ | ḳāle | dedi | |
أَنَا | enā | ben de | |
أُحْيِي | uHyī | yaşatır | |
وَأُمِيتُ | ve umītu | ve öldürürüm | |
قَالَ | ḳāle | dedi ki | |
إِبْرَاهِيمُ | ibrāhīmu | İbrahim | |
فَإِنَّ | feinne | şüphesiz | |
اللَّهَ | llahe | Allah | |
يَأْتِي | ye’tī | getirir | |
بِالشَّمْسِ | biş-şemsi | güneşi | |
مِنَ | mine | -dan | |
الْمَشْرِقِ | l-meşriḳi | doğu- | |
فَأْتِ | fe’ti | sen de getir | |
بِهَا | bihā | onu | |
مِنَ | mine | -dan | |
الْمَغْرِبِ | l-meğribi | batı- | |
فَبُهِتَ | febuhite | şaşırıp kaldı | |
الَّذِي | lleƶī | kimse (o adam) | |
كَفَرَ | kefera | inkar eden | |
وَاللَّهُ | vallahu | Allah | |
لَا | lā | | |
يَهْدِي | yehdī | doğru yola iletmez | |
الْقَوْمَ | l-ḳavme | toplumu | |
الظَّالِمِينَ | Z-Zālimīne | zalim | |
| | Ayet Meali |
E lem tera ilellezî hâcce ibrâhîme fî rabbihî en âtâhullâhul mulk(mulke), iz kâle ibrâhîmu rabbiyellezî yuhyî ve yumîtu, kâle ene uhyî ve umît(umîtu), kâle ibrâhîmu fe innallâhe ye’tî biş şemsi minel maşrıkı fe’ti bihâ minel magribi fe buhitellezî kefer(kefere), vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne).
Elmalı Hamdi Yazır Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim´le tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, ona: «Benim Rabbim odur ki, hem diriltir, hem öldürür.» dediği zaman: «Ben de diriltir ve öldürürüm.» demişti. İbrahim: «Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir!» deyince o inkâr eden herif şaşırıp kaldı. Öyle ya, Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
Diyanet Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut´u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kâfir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez. Ahmed Hulusi Allâh, kendisine hükümdarlık verdiği için, İbrahim ile Rabbi konusunda tartışanı görmedin mi? İbrahim: "Benim Rabbim O`dur ki diriltir ve öldürür" dediğinde, o da : "Ben de diriltir ve öldürürüm" dedi. İbrahim: "Allâh Güneş`i doğudan doğduruyor, hadi sen batıdan doğdur bakalım" dediğinde ise, o kâfir (hakikati örten) apışıp kaldı! Allâh zâlimler topluluğuna hidâyet etmez. Yaşar Nuri Öztürk Allah kendisine mülk ve saltanat verdiği için, Rabb´i hakkında İbrahim´le çekişeni görmedin mi? İbrahim şöyle demişti: "Benim Rabb´im odur ki, hayat verir ve öldürür." O da şöyle demişti: "Ben de hayat veririm, hem de öldürürüm." İbrahim, "Allah, güneşi doğudan getiriyor, hadi sen onu batıdan getir" deyince, küfre sapan o adam apışıp kalmıştı. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz. Muhammed Esed Sırf Allah kendisine hükümdarlık bağışladığı için İbrahim ile Rabbi hakkında münakaşa eden o (hükümdar)dan haberin yok mu? Hani İbrahim: "Rabbim hayat veren ve ölüm dağıtandır!" demişti. Hükümdar cevap vermişti: "Ben (de) hayat verir ve ölüm dağıtırım!" İbrahim: "Allah güneşi doğudan doğdurur; öyleyse sen de batıdan doğdur!" demişti. Bunun üzerine, hakikati inkara şartlanmış olan o kişi hayretler içinde kaldı: Allah (bile bile) zulüm işleyen toplumu hidayete erdirmez. Edip Yüksel ALLAH kendisine hükümdarlık verdiği halde, İbrahim ile Rabbi hakkında tartışan dikkatini çekmedi mi? İbrahim, "Benim Rabbim O’dur ki yaşatır ve öldürür" deyince, "Ben de yaşatır ve öldürürüm" demişti. İbrahim, "ALLAH güneşi doğudan getiriyor. Sen de batıdan getirsene" deyince inkârcı adam şaşırıp kalmıştı. ALLAH zalim toplumu doğruya iletmez.* Mustafa İslamoğlu Sırf Allah kendisine hükümranlık verdi diye Rabbi hakkında İbrahim’le tartışan kimseye baksana! O zaman İbrahim demişti ki: "Benim Rabbim hayat veren ve öldürendir". O cevap verdi: "Ben de hayat verir ve öldürürüm." İbrahim: "Allah güneşi doğudan getirir, hadi sen de onu batıdan getir!" demişti de küfre gömülen herif donakalmıştı: Evet, Allah zulme gömülmüş bir topluma asla rehberliğini bahşetmez. Hakkı Yılmaz Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrâhîm’le tartışan kimseyi görmedin mi/hiç düşünmedin mi? Hani İbrâhîm, “Benim Rabbim dirilten ve öldürendir” demişti. O, “Ben diriltir ve öldürürüm” demişti. İbrâhîm, “Öyleyse, şüphesiz Allah, güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir!” deyince o kâfir; Allah’ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddeden kişi şaşırıp kaldı. –Ve Allah kendi benliklerine haksızlık edenler toplumuna doğru yolu göstermez.–(Sonraki 2:260) |
|
|
|