 | *** Açıklamalar için lütfen tıklayınız! Kelime satırı sonundaki Arapça Kök harflere tıklayarak ilgili köke, kökün tespit edilebilmiş anlam yelpazesine ve o kökten türemiş tüm Kur'an kelimelerine ulaşabilirsiniz.  Türkçe okunuşlarda... ' : kesik ses ā : uzun "a" sesi verir. ū : uzun "u" sesi verir. ǎ : Üstünlü Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "a" sesi verir. ǐ : Esreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "i" sesi verir. ǔ : Ötreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "u" sesi verir. ḣ : Hı harfi. Boğazın biraz evvelinden hırıltılarak çıkarılır. Kalın, hırıltılı "ha" sesi verir. ṧ : Se harfi. Dilin ucuna üst dişler hafif bastırılarak okunur. İnce ve peltek "se" sesi verir. H : Ha harfi. Boğazın tam ortası sıkılarak çıkarılır. Kalın "ha" sesi verir. S : Sad harfi. Dilin ucu ön alt dişlerin yarısına bastırılarak çıkar. Kalın "sa" sesi verir. ḳ : Kaf harfi. Dilin sonunu damağa vurarak çıkarılır. Kalın "ka" sesi verir. ƶ : Zal harfi. Dil ucuna üst dişler hafif bastırılarak çıkarılır. İnce ve peltek "ze" sesi verir. T : Tı harfi. Dilin ucu üst dişlerin etlerine yakın yerden çıkar. Kalın "ta" sesi verir. Z : Zı Harfi. Dil ucuna üst dişler hafifçe bastırarak okunur. Kalın "za" sesi verir. D : Dad harfi. Dilin yan tarafını üst azı dişlere vurarak çıkarılır. Kalın "da" sesi verir. |
Arapça Okunuş | Türkçe Okunuş | Kelime Meali | Kökü |
وَلَقَدْ | veleḳad | andolsun | |
أَخَذَ | eḣaƶe | almıştı | |
اللَّهُ | llahu | Allah | |
مِيثَاقَ | mīṧāḳa | söz | |
بَنِي | benī | oğullarından | |
إِسْرَائِيلَ | isrāīle | İsrail | |
وَبَعَثْنَا | ve beǎṧnā | ve göndermiştik | |
مِنْهُمُ | minhumu | içlerinden | |
اثْنَيْ | ṧney | iki (on iki) | |
عَشَرَ | ǎşera | on (on iki) | |
نَقِيبًا | neḳīben | başkan | |
وَقَالَ | ve ḳāle | demişti ki | |
اللَّهُ | llahu | Allah | |
إِنِّي | innī | şüphesiz ben | |
مَعَكُمْ | meǎkum | sizinle beraberim | |
لَئِنْ | lein | eğer | |
أَقَمْتُمُ | eḳamtumu | kılarsanız | |
الصَّلَاةَ | S-Salāte | namazı | |
وَاتَيْتُمُ | ve āteytumu | ve verirseniz | |
الزَّكَاةَ | z-zekāte | zekatı | |
وَامَنْتُمْ | ve āmentum | ve inanırsanız | |
بِرُسُلِي | birusulī | elçilerime | |
وَعَزَّرْتُمُوهُمْ | ve ǎzzertumūhum | ve onlara yardım ederseniz | |
وَأَقْرَضْتُمُ | ve eḳraDtumu | ve borç verirseniz | |
اللَّهَ | llahe | Allah’a | |
قَرْضًا | ḳarDan | bir borç | |
حَسَنًا | Hasenen | güzel | |
لَأُكَفِّرَنَّ | leukeffiranne | elbette örterim | |
عَنْكُمْ | ǎnkum | sizin | |
سَيِّئَاتِكُمْ | seyyiātikum | günahlarınızı | |
وَلَأُدْخِلَنَّكُمْ | veleudḣilennekum | ve sizi sokarım | |
جَنَّاتٍ | cennātin | cennetlere | |
تَجْرِي | tecrī | akan | |
مِنْ | min | | |
تَحْتِهَا | teHtihā | altlarından | |
الْأَنْهَارُ | l-enhāru | ırmaklar | |
فَمَنْ | femen | kim | |
كَفَرَ | kefera | inkar ederse | |
بَعْدَ | beǎ’de | sonra | |
ذَٰلِكَ | ƶālike | bundan | |
مِنْكُمْ | minkum | sizden | |
فَقَدْ | feḳad | muhakkak | |
ضَلَّ | Delle | sapmış olur | |
سَوَاءَ | sevā'e | düz | |
السَّبِيلِ | s-sebīli | yoldan | |
| | Ayet Meali |
Ve lekad ehazallâhu mîsâka benî isrâîl(isrâîle), ve beasnâ minhumusney aşera nakîbâ(nakîben) ve kâlellâhu innî meakum lein ekamtumus salâte ve âteytumuz zekâte ve âmentum bi rusulî ve azzertumûhum ve akradtumullâhe kardan hasenen le ukeffirenne ankum seyyiâtikum ve le udhılennekum cennâtin tecrî min tahtıhel enhâr(enhâru), fe men kefere ba’de zâlike minkum fe kad dalle sevâes sebîl(sebîli).
Elmalı Hamdi Yazır Allah, İsrailoğularından söz almıştı. İçlerinden on iki müfettiş göndermiştik... Allah şöyle demişti: « Ben, muhakkak sizinle beraberim. Namazı dosdoğru kıldığınız, zekatı verdiğiniz, peygamberlerime iman ettiğiniz ve onlara yardımda bulunduğunuz, (mallarınızı) Allah yolunda güzelce sarfettiğiniz takdirde, günahlarınızı mutlaka örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere korum. Fakat sizden her kim de, bundan sonra küfrederse, dosdoğru yoldan sapmış olur.
Diyanet Andolsun ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. (Kefil olarak) içlerinden on iki de başkan göndermiştik. Allah onlara şöyle demişti: Ben sizinle beraberim. Eğer namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah´a güzel borç verirseniz (ihtiyacı olanlara Allah rızası için faizsiz borç verirseniz) andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve sizi, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkâr yolunu tutarsa doğru yoldan sapmış olur. Ahmed Hulusi Andolsun ki Allâh, İsrailoğullarının sözünü aldı... Onlardan on iki temsilci bâ`settik... Allâh şöyle buyurmuştu: "Ben muhakkak sizinleyim... Salâtı ikame ettiğiniz, zekâtı verdiğiniz, Rasûllerime iman edip onlara yardımcı olduğunuz; Allâh`a karz-ı hasen ile borç verdiğiniz takdirde, kötülüklerinizi sizden silerim; elbette sizi altlarından nehirler akan cennetlere koyarım... Bundan sonra sizden kim hakikati inkâr ederse, gerçekten yolun ortasından sapmıştır." Yaşar Nuri Öztürk Yemin olsun ki, Allah İsrailoğullarının mîsakını almıştı da içlerinden on iki temsilci/başkan göndermiştik. Allah şöyle demişti: "Ben sizinle beraberim. Namazı kılarsanız, zekâtı verirseniz, resullerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah´a güzel bir biçimde borç verirseniz, kötülüklerinizi elbette örteceğim ve sizi, altlarından ırmaklar akan cennetlere elbette koyacağım. Artık bundan sonra küfre gideniniz yolun denge noktasından sapmış olur." Muhammed Esed Ve gerçek şu ki, liderlerinden on ikisini (casus olarak Kenana) gönderdiğimiz zaman, Allah İsariloğullarından (benzer) bir kesin taahhüt almıştı. Ve Allah demişti: "Bilin ki sizinle beraber olacağım! Eğer namazlarınızda dikkatli ve daim olur ve karşılıksız yardımda bulunursanız; Benim Peygamberlerime inanır ve onlara yardım ederseniz ve Allaha büyük bir borç verirseniz kötü fiillerinizi mutlaka silerim ve sizi içinden ırmakların aktığı hasbahçelere koyarım. Ama bundan sonra içinizden kim, hakikati inkar ederse, doğru yoldan kesinlikle sapmış olacaktır!" Edip Yüksel ALLAH, İsrailoğullarından söz almıştı ve içlerinden on iki başkan göndermiştik. ALLAH demişti ki: "Namazı gözetirseniz, zekâtı verirseniz, elçilerimi onaylayıp onlara saygılı olursanız ve ALLAH’a güzel bir borç verirseniz sizinle beraberim. Günahlarınızı örter, içlerinden ırmaklar akan bahçelerde ağırlarım. Artık sizden kim bundan sonra inkâr ederse doğru yolu sapıtmış olur." Mustafa İslamoğlu İşte onlar arasından her deliğe girecek on iki kişiyi gönderdiğimiz zaman, Allah İsrailoğulları’ndan da kesin taahhüd almış ve buyurmuştu ki: Kuşkusuz Ben sizinleyim: Eğer salat’ı doğru-dürüst eda eder, arınmak için karşılıksız yardımda bulunur, düşmanlarını engelleyerek elçilerimi desteklerseniz; Allah’a da (güveninizi isbat etmek için) gönüllü olarak borç verirseniz, kesinlikle kötülüklerinizi örterim ve sizi zemininden ırmaklar çağlayan cennetlere koyarım. İçinizden her kim de bundan sonra inkar ederse, kesinlikle o doğru yoldan sapmış olur. Hakkı Yılmaz Ve andolsun ki Allah, İsrâîloğulları’nın sağlam sözünü almıştı. Ve Biz, kendilerinden on iki müfettiş/başkan göndermiştik. Ve Allah demişti ki: “Ben, kesinlikle sizinle beraberim. Salâtı ikame eder [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturur, ayakta tutar], zekâtı/verginizi verir, elçilerime iman eder, onları destekler ve Allah’a güzelce ödünç verirseniz, andolsun ki sizden kötülüklerinizi örteceğim ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere girdireceğim. İşte sizden her kim de, bundan sonra küfrederse; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddederse, artık kesinlikle yolun doğrusunu kaybetmiş olur.” |
|
|
|