 | *** Açıklamalar için lütfen tıklayınız! Kelime satırı sonundaki Arapça Kök harflere tıklayarak ilgili köke, kökün tespit edilebilmiş anlam yelpazesine ve o kökten türemiş tüm Kur'an kelimelerine ulaşabilirsiniz.  Türkçe okunuşlarda... ' : kesik ses ā : uzun "a" sesi verir. ū : uzun "u" sesi verir. ǎ : Üstünlü Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "a" sesi verir. ǐ : Esreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "i" sesi verir. ǔ : Ötreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "u" sesi verir. ḣ : Hı harfi. Boğazın biraz evvelinden hırıltılarak çıkarılır. Kalın, hırıltılı "ha" sesi verir. ṧ : Se harfi. Dilin ucuna üst dişler hafif bastırılarak okunur. İnce ve peltek "se" sesi verir. H : Ha harfi. Boğazın tam ortası sıkılarak çıkarılır. Kalın "ha" sesi verir. S : Sad harfi. Dilin ucu ön alt dişlerin yarısına bastırılarak çıkar. Kalın "sa" sesi verir. ḳ : Kaf harfi. Dilin sonunu damağa vurarak çıkarılır. Kalın "ka" sesi verir. ƶ : Zal harfi. Dil ucuna üst dişler hafif bastırılarak çıkarılır. İnce ve peltek "ze" sesi verir. T : Tı harfi. Dilin ucu üst dişlerin etlerine yakın yerden çıkar. Kalın "ta" sesi verir. Z : Zı Harfi. Dil ucuna üst dişler hafifçe bastırarak okunur. Kalın "za" sesi verir. D : Dad harfi. Dilin yan tarafını üst azı dişlere vurarak çıkarılır. Kalın "da" sesi verir. |
Arapça Okunuş | Türkçe Okunuş | Kelime Meali | Kökü |
وَقَالَ | ve ḳāle | ve dedi ki | |
لَهُمْ | lehum | onlara | |
نَبِيُّهُمْ | nebiyyuhum | peygamberleri | |
إِنَّ | inne | gerçekten | |
اللَّهَ | llahe | Allah | |
قَدْ | ḳad | elbette | |
بَعَثَ | beǎṧe | gönderdi | |
لَكُمْ | lekum | size | |
طَالُوتَ | Tālūte | Talut’u | |
مَلِكًا | meliken | hükümdar | |
قَالُوا | ḳālū | dediler ki | |
أَنَّىٰ | ennā | nasıl | |
يَكُونُ | yekūnu | olabilir | |
لَهُ | lehu | onun | |
الْمُلْكُ | l-mulku | hükümdarlık (mülk) | |
عَلَيْنَا | ǎleynā | bizim üzerimize | |
وَنَحْنُ | veneHnu | biz | |
أَحَقُّ | eHaḳḳu | daha layıkız | |
بِالْمُلْكِ | bil-mulki | hükümdarlığa | |
مِنْهُ | minhu | ondan | |
وَلَمْ | velem | | |
يُؤْتَ | yu'te | ve verilmemiştir | |
سَعَةً | seǎten | genişlik | |
مِنَ | mine | -dan | |
الْمَالِ | l-māli | mal- | |
قَالَ | ḳāle | dedi | |
إِنَّ | inne | şüphesiz | |
اللَّهَ | llahe | Allah | |
اصْطَفَاهُ | STafāhu | onu (hükümdar) seçti | |
عَلَيْكُمْ | ǎleykum | sizin üzerinize | |
وَزَادَهُ | ve zādehu | ve onun artırdı | |
بَسْطَةً | besTaten | gücünü | |
فِي | fī | | |
الْعِلْمِ | l-ǐlmi | bilgisinin | |
وَالْجِسْمِ | velcismi | ve cisminin | |
وَاللَّهُ | vallahu | Allah | |
يُؤْتِي | yu'tī | verir | |
مُلْكَهُ | mulkehu | mülkünü | |
مَنْ | men | kimseye | |
يَشَاءُ | yeşā'u | dilediği | |
وَاللَّهُ | vallahu | Allah(ın) | |
وَاسِعٌ | vāsiǔn | (lutfu) geniştir | |
عَلِيمٌ | ǎlīmun | (O herşeyi) bilendir | |
| | Ayet Meali |
Ve kâle lehum nebiyyuhum innallâhe kad bease lekum tâlûtemelikâ(meliken), kâlû ennâ yekûnu lehul mulku aleynâ ve nahnu ehakku bil mulki minhu ve lem yu’te seaten minel mâl(mâli), kâle innallâhestafâhu aleykum ve zâdehu bestaten fîl ilmi vel cism(cismi), vallâhu yu’tî mulkehu men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Elmalı Hamdi Yazır Peygamberleri onlara: «Allah, size hükümdar olmak üzere Talût´u gönderdi.» demişti. Onlar: «Ona bizim üzerimize hükümdar olmak nereden geldi? Oysa hükümdarlığa biz ondan daha lâyıkız, ona maldan bir genişlik, bir bolluk da verilmemiştir.» dediler. Peygamberleri de «Onu sizin başınıza Allah seçmiş ve ona bilgi ve vücut bakımından bir güç, bir genişlik vermiştir.» dedi. Hem Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah´ın rahmeti geniştir, o her şeyi bilir.
Diyanet Peygamberleri onlara: Bilin ki Allah, Tâlût´u size hükümdar olarak gönderdi, dedi. Bunun üzerine: Biz, hükümdarlığa daha lâyık olduğumuz halde, kendisine servet ve zenginlik yönünden geniş imkânlar verilmemişken o bize nasıl hükümdar olur? dediler. «Allah sizin üzerinize onu seçti, ilimde ve bedende ona üstünlük verdi. Allah mülkünü dilediğine verir. Allah her şeyi ihata eden ve her şeyi bilendir» dedi. Ahmed Hulusi Nebileri onlara dedi ki: "Muhakkak ki Allâh, Talut`u sizin için Melîk olarak bâ`s etti." Dediler: "Nasıl olur da o bizim üzerimize mülk sahibi olur? Biz mülkümüze ondan daha çok hak sahibiyiz. Üstelik servet itibarıyla zengin de değildir." Nebileri dedi ki: "Muhakkak ki Allâh onu sizin üzerinize seçti, ilimde derinlik, bedende genişlik verdi." Allâh mülkünü (mülkünde tasarrufu) dilediğine verir. Allâh Vasi`dir, Aliym`dir. Yaşar Nuri Öztürk Peygamberleri onlara dedi ki: "Allah, Tâlût´u size kral gönderdi." Şöyle konuştular: "O bizim üzerimizde nasıl saltanat kurabilir? Yönetimde biz ondan daha çok hak sahibiyiz. Ona bir mal genişliği de verilmemiştir." Peygamber dedi ki: "Allah onu seçip size üst olarak gönderdi. Onu bilgi ve beden gücü yönünden üstün kıldı." Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, mülkü genişletendir, her şeyi bilendir. Muhammed Esed Ve onların peygamberi, toplumunun önde gelenlerine, "Bakın," dedi, "Allah Talut´u size kral olarak tayin etti." Onlar: "Biz hükümranlığa ondan daha çok layık iken nasıl bizim üzerimizde hüküm sahibi olabilir?" dediler. (Peygamber) "Bakın," dedi, "Allah onu sizden daha üstün kılmış ve ona derin bilgi ve mükemmel bir beden bahşetmiştir. Ve Allah, hükümranlığı istediğine verir: zira Allah her şeyi kuşatan, her şeyi bilendir." Edip Yüksel Peygamberleri onlara, "ALLAH size lider olarak Talut’u atadı" dedi. Onlar, "Biz yönetime ondan daha layık olduğumuz halde nasıl olur da üzerimize buyruk sahibi olabilir? Üstelik zengin biri de değil" dediler. O da, "ALLAH onu üzerinize seçti. Onun bilgi ve beden gücünü arttırdı" dedi. ALLAH mülkünü dilediğine verir. ALLAH Cömerttir, Bilendir.* Mustafa İslamoğlu Peygamberleri onlara, "İşte, Allah size Talut’u hükümdar tayin etti" deyince şöyle karşı çıktılar: "Biz yönetime ondan daha layıkken ve ona büyük bir servet de verilmemişken, nasıl olur da o bizim üzerimize otorite sahibi olabilir ki?" Cevap verdi: Çünkü Allah onu seçti, ilimde kuşatıcı bir derinlik ve fiziki üstünlük sahibi kıldı. Ve Allah otoriteyi dilediğine bahşeder: zira Allah sınırsız güç sahibidir, her şeyi bilendir. Hakkı Yılmaz Peygamberleri de onlara, “Şüphesiz Allah, size hükümdar olarak Tâlût’u gönderdi” demişti. İsrâîloğulları, “O, bizim üzerimize nasıl hükümdar olur, oysa hükümdar olmaya biz ondan daha çok hak sahibiyiz, ona maldan bir genişlik, bir bolluk da verilmemiştir” dediler. Peygamberleri, “Onu sizin başınıza Allah seçmiş ve onu bilgi ve vücut bakımından fazlalıklı kılmıştır” dedi. Allah da, mülkünü dilediği kimseye verir. Ve Allah, bilgisi ve rahmeti geniş ve sınırsız olandır, çok iyi bilendir. |
|
|
|