 | *** Açıklamalar için lütfen tıklayınız! Kelime satırı sonundaki Arapça Kök harflere tıklayarak ilgili köke, kökün tespit edilebilmiş anlam yelpazesine ve o kökten türemiş tüm Kur'an kelimelerine ulaşabilirsiniz.  Türkçe okunuşlarda... ' : kesik ses ā : uzun "a" sesi verir. ū : uzun "u" sesi verir. ǎ : Üstünlü Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "a" sesi verir. ǐ : Esreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "i" sesi verir. ǔ : Ötreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "u" sesi verir. ḣ : Hı harfi. Boğazın biraz evvelinden hırıltılarak çıkarılır. Kalın, hırıltılı "ha" sesi verir. ṧ : Se harfi. Dilin ucuna üst dişler hafif bastırılarak okunur. İnce ve peltek "se" sesi verir. H : Ha harfi. Boğazın tam ortası sıkılarak çıkarılır. Kalın "ha" sesi verir. S : Sad harfi. Dilin ucu ön alt dişlerin yarısına bastırılarak çıkar. Kalın "sa" sesi verir. ḳ : Kaf harfi. Dilin sonunu damağa vurarak çıkarılır. Kalın "ka" sesi verir. ƶ : Zal harfi. Dil ucuna üst dişler hafif bastırılarak çıkarılır. İnce ve peltek "ze" sesi verir. T : Tı harfi. Dilin ucu üst dişlerin etlerine yakın yerden çıkar. Kalın "ta" sesi verir. Z : Zı Harfi. Dil ucuna üst dişler hafifçe bastırarak okunur. Kalın "za" sesi verir. D : Dad harfi. Dilin yan tarafını üst azı dişlere vurarak çıkarılır. Kalın "da" sesi verir. |
Arapça Okunuş | Türkçe Okunuş | Kelime Meali | Kökü |
أَلَمْ | elem | | |
يَأْتِهِمْ | ye’tihim | onlara gelmedi mi? | |
نَبَأُ | nebeu | haberi | |
الَّذِينَ | elleƶīne | kimselerin | |
مِنْ | min | | |
قَبْلِهِمْ | ḳablihim | kendilerinden öncekilerin | |
قَوْمِ | ḳavmi | kavminin | |
نُوحٍ | nūHin | Nuh | |
وَعَادٍ | ve ǎādin | ve Ad | |
وَثَمُودَ | ve ṧemūde | ve Semud | |
وَقَوْمِ | ve ḳavmi | ve kavminin | |
إِبْرَاهِيمَ | ibrāhīme | İbrahim | |
وَأَصْحَابِ | ve eSHābi | ve halkının | |
مَدْيَنَ | medyene | Medyen | |
وَالْمُؤْتَفِكَاتِ | velmu'tefikāti | ve yerlebir olanların | |
أَتَتْهُمْ | etethum | onlara getirmişti | |
رُسُلُهُمْ | rusuluhum | elçileri | |
بِالْبَيِّنَاتِ | bil-beyyināti | açık deliller | |
فَمَا | fe mā | | |
كَانَ | kāne | değildi | |
اللَّهُ | llahu | Allah | |
لِيَظْلِمَهُمْ | liyeZlimehum | onlara zulmediyor | |
وَلَٰكِنْ | velākin | fakat | |
كَانُوا | kānū | onlar | |
أَنْفُسَهُمْ | enfusehum | kendi kendilerine | |
يَظْلِمُونَ | yeZlimūne | zulmediyorlardı | |
| | Ayet Meali |
E lem ye’tihim nebeullezîne min kablihim kavmi nuhin ve âdn ve semûde ve kavmi ibrâhîme ve ashâbi medyene vel mu’tefikât(mu’tefikâti), etethum rusuluhum bil beyyinat(beyyinati), fe mâ kânallâhu li yazlimehum ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne).
Elmalı Hamdi Yazır Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh Kavmi´nin, Âd´in, Semûd´un, İbrahim Kavmi´nin, Medyen Ashabı´nın ve o mü´tefikelerin haberi gelmedi mi? Onların hepsine peygamberleri delillerle gelmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmetmiş değildi, lâkin onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
Diyanet Onlara kendilerinden evvelkilerin, Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altüst olan şehirlerin haberi ulaşmadı mı? Peygamberi onlara apaçık mucizeler getirmişti. Demek ki, Allah onlara zulmedecek değildi, fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekte idiler. Ahmed Hulusi Onlara kendilerinden öncekilerin; Nuh toplumunun, Ad`ın, Semud`un, İbrahim kavminin, Ashabı Medyen`in ve Lût toplumunun haberi gelmedi mi? Onların Rasûlleri açık deliller olarak gelmişti! Allâh onlara zulmediyor değildi; fakat onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı. Yaşar Nuri Öztürk Gelmedi mi onlara kendilerinden öncekilerin haberi: Nûh kavminin, Âd´ın, Semûd´un, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altı üstüne gelmiş kentlerin. Resulleri onlara açık seçik ayetler getirmişti. Allah onlara zulmediyor değildi; aksine, öz benliklerine onlar zulmediyorlardı. Muhammed Esed O halde, hiç göz önüne almazlar mı, kendilerinden öncekilerin başına gelenleri? Nuh toplumunun (başına gelenleri), ´Ad ve Semud toplumlarının, İbrahim toplumunun, Medyen halkının ve yıkılıp giden bütün o şehirlerin (başına gelenleri)? Bunların hepsine, kendi (içlerinden çıkarılan) elçiler, hakkı ortaya koyan apaçık delillerle gelmişlerdi, (fakat bu toplumlar onlara karşı çıktılar:) dolayısıyla, Allah değildi (azabıyla) onlara zulmeden; onların bizzat kendileriydi kendilerine zulmeden. Edip Yüksel Nuh’un halkı, Ad, Semud, İbrahim’in halkı, Medyen sakinleri ve altüst olmuş ülkelerin (Sadom ve Gomore) halkları gibi kendilerinden öncekilerin haberleri onlara ulaşmadı mı? Elçileri kendilerine apaçık belgelerle gitmişlerdi. ALLAH onlara zulmediyor değildi, aksine onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı. Mustafa İslamoğlu Yoksa kendilerinden önce geçip gidenlerin, Nuh kavminin, Ad ve Semud’un, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve bütün o altı üstüne gelmiş kentlerin (felaket) haberleri onlara ulaşmadı mı? Öncekilere (de) elçileri hakikatin apaçık delilleriyle gelmişlerdi (fakat inkar ettiler). Sonuçta, Allah onlara kıymış değildi; fakat onlar asıl kendi kendilerine kıydılar. Hakkı Yılmaz Onlara, kendilerinden önceki kişilerin; Nûh’un toplumunun, Âd’ın, Semûd’un, İbrâhîm’in toplumunun, Medyen ashâbı’nın ve alt-üst olmuş kentlerin haberi gelmedi mi? Onlara elçileri açık delillerle gelmişlerdi. Ve sonra Allah, onlara haksızlık eden biri değildi. Velâkin onlar, şirk koşmak sûretiyle kendilerine haksızlık ediyorlardı. |
|
|
|