KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


      
 
 

     28 : 15   

 Ayete Git

*** Açıklamalar için lütfen tıklayınız!
Kelime satırı sonundaki Arapça Kök harflere tıklayarak ilgili köke, kökün tespit edilebilmiş anlam yelpazesine ve o kökten türemiş tüm Kur'an kelimelerine ulaşabilirsiniz.


Türkçe okunuşlarda...
' : kesik ses
ā : uzun "a" sesi verir.
ū : uzun "u" sesi verir.
ǎ : Üstünlü Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "a" sesi verir.
ǐ : Esreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "i" sesi verir.
ǔ : Ötreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "u" sesi verir.
: Hı harfi. Boğazın biraz evvelinden hırıltılarak çıkarılır. Kalın, hırıltılı "ha" sesi verir.
: Se harfi. Dilin ucuna üst dişler hafif bastırılarak okunur. İnce ve peltek "se" sesi verir.
H : Ha harfi. Boğazın tam ortası sıkılarak çıkarılır. Kalın "ha" sesi verir.
S : Sad harfi. Dilin ucu ön alt dişlerin yarısına bastırılarak çıkar. Kalın "sa" sesi verir.
: Kaf harfi. Dilin sonunu damağa vurarak çıkarılır. Kalın "ka" sesi verir.
ƶ : Zal harfi. Dil ucuna üst dişler hafif bastırılarak çıkarılır. İnce ve peltek "ze" sesi verir.
T : Tı harfi. Dilin ucu üst dişlerin etlerine yakın yerden çıkar. Kalın "ta" sesi verir.
Z : Zı Harfi. Dil ucuna üst dişler hafifçe bastırarak okunur. Kalın "za" sesi verir.
D : Dad harfi. Dilin yan tarafını üst azı dişlere vurarak çıkarılır. Kalın "da" sesi verir.
Arapça OkunuşTürkçe OkunuşKelime MealiKökü
وَدَخَلَ ve deḣale ve girdi
الْمَدِينَةَ l-medīnete şehre
عَلَىٰ ǎlā
حِينِ Hīni bir sırada
غَفْلَةٍ ğafletin (kendisinden) habersiz olduğu
مِنْ min
أَهْلِهَا ehlihā halkının
فَوَجَدَ fe vecede ve buldu
فِيهَا fīhā orada
رَجُلَيْنِ raculeyni iki adamı
يَقْتَتِلَانِ yeḳtetilāni öldüresiye dövüşürlerken
هَٰذَا hāƶā biri
مِنْ min -ndan
شِيعَتِهِ şīǎtihi kendi taraftarları-
وَهَٰذَا ve hāƶā ve öbürü de
مِنْ min -ndan
عَدُوِّهِ ǎduvvihi düşmanları-
فَاسْتَغَاثَهُ festeğāṧehu (Musa’dan) yardım istedi
الَّذِي lleƶī olan kimse
مِنْ min -ndan
شِيعَتِهِ şīǎtihi kendi taraftarları-
عَلَى ǎlā karşı
الَّذِي lleƶī olana
مِنْ min -ndan
عَدُوِّهِ ǎduvvihi düşmanları-
فَوَكَزَهُ fevekezehu bir yumruk indirdi
مُوسَىٰ mūsā Musa
فَقَضَىٰ fe ḳaDā işini bitirdi
عَلَيْهِ ǎleyhi onun
قَالَ ḳāle (sonra) dedi ki
هَٰذَا hāƶā bu
مِنْ min -ndendir
عَمَلِ ǎmeli işi-
الشَّيْطَانِ ş-şeyTāni şeytanın
إِنَّهُ innehu o gerçekten
عَدُوٌّ ǎduvvun bir düşmandır
مُضِلٌّ muDillun şaşırtıcı
مُبِينٌ mubīnun apaçık
 
Ayet Meali

Ve dehalel medînete alâ hîni gafletin min ehlihâ fe vecede fîhâ raculeyni yaktetilâni hâzâ min şîatihî ve hâzâ min aduvvih(aduvvihî), festegâsehullezî min şîatihî alellezî min aduvvihî, fe vekezehu mûsâ fe kadâ aleyhi kâle hâzâ min ameliş şeytân(şeytâni), innehu aduvvun mudillun mubîn(mubînun).



Elmalı Hamdi Yazır

Musa, halkının habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada, biri kendi tarafından diğeri düşman tarafından olan iki adamı birbirleriyle döğüşür buldu. Kendi tarafı olan, düşmana karşı ondan yardım diledi. Musa da ötekine bir yumruk indirip onun ölümüne sebep oldu. «Bu, şeytan işidir. O, gerçekten saptırıcı, apaçık bir düşmandır» dedi.



Diyanet
Musa, ahalisinin habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada, biri kendi tarafından, diğeri düşman tarafından olan iki adamı birbiriyle döğüşür buldu. Kendi tarafından olanı, düşmana karşı ondan yardım diledi. Musa da ötekine, bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu. (Bunun üzerine:) Bu şeytan işidir. O, gerçekten saptırıcı, apaçık bir düşman, dedi.



Ahmed Hulusi
(Musa) herkesin kendi dünyasına çekilmiş olduğu bir saatte şehre girdi... Orada birbirini öldürmeye çalışan iki kişi gördü... Biri Onun halkından, öbürü de Onun düşmanındandı... Onun halkından olan, düşmanına karşı Musa`dan yardım istedi... Musa da ona bir yumruk vurup öldürdü... (Sonra) dedi ki: "Bu, şeytanın (bedenselliğin - bedensel bağların) işindendir. Muhakkak ki o (şeytan - kendini beden kabullenmek), apaçık saptırıcı bir düşmandır."



Yaşar Nuri Öztürk
Halkının habersiz olduğu bir sırada kente girdi. Orada iki adam buldu, dövüşüyorlardı. Bu, Mûsa´nın halkından, şu da düşmanlarındandı. Kendi halkından olan, düşmanından olana karşı Mûsa´dan yardım istedi. Mûsa ona bir yumruk indirdirip işini bitirdi. Dedi: "Bu yaptığım, şeytanın amellerindendir. İnsanı saptıran açık bir düşmandır o."



Muhammed Esed
Ve (Musa), halkının (şehirde olup bitenden) habersiz (evlerinde oturdukları bir gün) şehre indi; ve biri kendi halkından, ötekisi düşmanlarından olan iki adamın birbiriyle kavga ettiğini gördü. Kendi halkından olan kişi düşman tarafından olan kişiye karşı o´nu yardıma çağırdı; bunun üzerine Musa onu yumrukla devirip işini bitirdi. (Ama hemen sonra kendi kendine:) "Bu düpedüz Şeytan´ın işi!" dedi, "Doğrusu o (insanı) yoldan çıkaran apaçık bir düşmandır!"



Edip Yüksel
Halkının haberi olmadığı bir sırada kente girmişti. Orada iki adamın kavga ettiklerini gördü; biri onun tarafından (İbrani), diğeri de düşman tarafından (Mısırlı) idi. Tarafından olan adam düşmanına karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine Musa da ötekine bir yumruk indirip işini bitirdi. "Bu sapkının bir işidir; o bir düşmandır, apaçık bir saptırıcıdır" dedi.



Mustafa İslamoğlu
Ve (Musa) halkından bir kısmının gaflete daldığı bir zamanda kente girdi ve orada iki adamı birbirleriyle kavga ederken buldu. Bunlardan biri kendi halkına, diğeri düşman tarafına mensuptu. Derken kendi halkından olan, düşmanca mensup olana karşı ondan yardım istedi. Yerinden fırlayan Musa ona bir yumruk vurdu ve hesabını gördü. (Fakat kendine geldiğinde) "Bu Şeytan’ın işi!" dedi, "Çünkü o, kişiyi yoldan çıkaran apaçık bir düşmandır."



Hakkı Yılmaz
Ve Mûsâ, şehir halkının habersiz olduğu bir anda şehre girdi. Sonra orada, biri kendi tarafından, diğeri düşman tarafından, birbirlerini öldürmeye çalışan iki adam buldu. Sonra kendi tarafı olan, düşmana karşı Mûsâ’dan yardım diledi. Mûsâ da ötekine hemen bir yumruk indirdi, o da hemen ölüverdi. Mûsâ, “Bu, şeytanın işindendir, şüphesiz o, saptırıcı, apaçık bir düşmandır” dedi.